DIŞ DÜNYA EĞİTİM OKUL İÇ DÜNYA

Allahımız

İlk anne olduğum yıllarda, çocuğumun sağlıklı bir psikolojiyle yetişmesinin kendi annelik tutumlarım sonucu gerçekleşebileceğini düşünüyordum. Bir bakıma öyle olduğu inkar edilemez ancak sorun şu ki, çocuğun üzerinde bu kadar etkili bir varlık olduğuma dair telkinler ve kendime yaptığım baskı, büyük bir strese, paniğe ve birşeylerin altında kalmışım hissine neden oluyordu.

Doğru davranmama değil de, daha çok yanlış davranmama ve çok fazla ümitsizliğe düşmeme neden oluyordu. Tabi çocukların da benim bu duygularım yüzünden dengesiz olaylar yaşamasına ve korkmalarına.

Hem Anneyim Hem İnsan’da ‘Değer’ bölümünde ifade etmeye çalıştığım duygusal değişimi yaşadıktan sonra ise, kendimi öyle merkezde görmemeye başladım. Çocuğumun değer vereni, ilgi göstereni, onu koruyup kollayanı ben olamazdım ki canım, onun sahibi olabilirdi. Ben bunların gerçekleşmesine ayna olabilirdim olsa olsa. Bu ayna olmalar dışındakiler ise benden kaynaklanan kusurlar ve hatalardı.

Aslına bakarsanız psikolojik araştırmalara baktığımızda da bu dediğimi doğrulayan sınıflamalar buluruz, anne babalık tipleri doğrularına göre değil yanlışlarına göre sınıflanır, çünkü doğru anne babalık yapabilen pek yoktur. Demokratik, kabul dolu filan gibi ebeveyn tanımlamalarına da rastlanıyor ama bu kategori gayet havada kalmış bir kategori ve gerçek dünyada örnekleri bulunamıyor.

Nitekim tutumlar arasında çok iyi anne babalık diye bir kategori olmuyor. Otoriter, ilgisiz ve kayıtsız, rahat (sınır koyamayan), aşırı koruyucu, tutarsız, mükemmeliyetçi gibi tanımlamalara rastlanıyor.

Tam da geçtiğimiz günlerde iletişimle ilgili derslerden birinde hocamız bunları anlattığında, Allah’ın insanlara muamelesini düşündüm. Otoriterlik yapmazdı, aşırı ve zarar verici bir koruyuculuk yapmazdı, ilgisiz ve kayıtsızlık yapmazdı, sınır koymamazlık ya da mükemmeliyetçilik de yapmazdı… O’nun ne yaptığı, bazen ne yapmadığını düşünerek daha iyi anlaşılıyordu.

Başımızda böyle Biri varken, hayatımıza dokunan yegane etki ebeveynden geliyormuş sanmamız da çok dramatikti. Dediğim gibi onlardan gelen etki sorunluydu çünkü çoğunlukla.

Neyse ne diyorduk… O duygusal değişimi yaşadığım sırada üçüncü çocuğum Elif Zeynep iki üç yaşlarındaydı.

Dedim ki, bu sefer hiiiç öyle benim tutumlarım çocuğun psikolojisini etkileyecek filan diye kendime baskı yapmayacağım. Korurken aşırıya kaçmak ya da mükemmeliyetçi ve otoriter olmak gibi kusurlardan kurtulacağım falan diye takıntı yapmanın madem faydası yok; tüm bu kusurlardan uzak olan Sahibinin ona ne güzel baktığını çocuğa anlatacağım. O’nun ilgisini, O’nun merhametini hissetmesi için elimden geleni yapacağım.

Tohumlara, bulutlara, ağaçlara, kuşlara, kendi bedenine, büyüdükçe uzayan saçlarına, boyuna, gelişen her özelliğine bakıp tefekkür ettik Elif Zeynep’le. Allah’ın bizi nasıl düşündüğünü, hep üzerimize titrediğini, her ihtiyacımızı karşıladığını konuştuk. Ne de ilginçti, üzerinde konuştuğumuz durumlar hep gerçekti, somut delilleri vardı gözümüzün önünde.

Ben de ‘kusurdan münezzeh’ olmaya çalışmanın iğrenç baskısını üzerimden atmış bir şekilde çocukla derin bir yakınlık kurabildim.

Sanıyorum bu değer verilme hissinin de etkisiyle çocukta öyle neşeli, olumlu bir psikoloji oluştu ki kendimiz de şaşıyorduk. Üzgün olduğum zamanlar canlanmak için Elif Zeynep’ten terapi aldığım çok olmuştur.

Gelgelelim… Bu yıl ilkokul birinci sınıfa başladığında çocuğu çok şaşırtan bir şey oldu. Bu tatlı hikaye, böyle iyi mükemmel bakılmanın, böyle inanılmaz sevilmenin oluşturduğu psikoloji bakalım ne şekilde devam edecek diye düşünmeye başladım.

Geçen hafta babasıyla bana ‘Okulda hiç kimse Allah’tan bahsetmiyor’ dedi, şaşkınlık ve merak içinde.

Bu kadar bizimle ilgilenen, her yaptığımıza bakan, hayatımıza dokunmadığı tek bir an bile olmayan Biri’nden nasıl olur da hiç söz edilmezdi.

Bu hayret dolu soruya kendi içimde, yok sistem, yok böyle dayattılar filan şeklinde cevap vermek istemiyorum artık.

Herkes kendi kafasında öyle farklı bir Allah hayal ediyor ki, okullarda söz edilse herkesinki birinirini tutar mı acaba diye düşündüm.

Allah deyince hiç Allah’ı söz konusu etmeden pat diye emir ve yasaklardan söz edenler çıkar mesela. Çünkü onun için Allah sadece o anlama gelir.

Allah deyince birileri kendisine dinle ilgili birşeyler dayatacak diye anksiyetesi tutanlar çıkar mesela, herkes çocuğuna evinde versin din eğitimi demeye başlarlar.

Elif Zeynep Allah demez de Allahımız der hep… Bizim Allahımız, hepimizin Allah’ı…

Allah derken aynı anlamı kast edebiliyor olmamız lazım herhalde herşeyden önce.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...