KÜTÜPHANE

Çocuğunuza sınır koyma

İlk anne olduğum yıllarda bazı ebeveynlerin katı şekilde çocuğa söz dinletme takıntısı olduğunu düşünürdüm.

Bu, çocuğa yapılacak en kötü şeydi. Kişiliksiz yapardı çocuğu.

Yıllar geçtikçe fark ettim ki bir çocuğa yapılabilecek çok daha kötü bir şey var. İpleri onun eline vermek.

Çoğu zaman bu hata özgür ve özgüvenli çocuk yetiştirme hayaliyle yapılıyor. Fakat ortaya çıkan şey anne babaya hayatı zehir eden, dünyanın kendisi etrafında döndüğünü sanan biri oluyor. Bu karakterin kişiliksiz olma ihtimali ise, söz dinlemeye alışmış çocuktan çok daha fazla.

Çocuklarımız ne kafasına vur lokmayı al bir tip olsun. Ne de başkasının kafasına vurup lokmayı alan tiplerden olsun.

Hem kararlara yaşlarına uyumlu şekilde dahil olsunlar. Hem de her kararı kendilerinin veremeyeceğini bilsinler. Bazen kararların onların hiç hoşlanmayacağı şeyler olabileceğini de görsünler.

Böylece hayata da bir adım önde, kabul düzeyi yüksek insanlar olarak atılabilirler.

Ve en önemlisi de çocuklar, ana baba sözünü ciddiye almaları gerektiğini de idrak etsinler. Elbette bu idraki bizim davranışsal mesajlarımızla kazanabilirler.

‘Çocuğunuza Sınır Koyma’ kitabı bu bağlamda ebeveynlere yol gösteren bir eser.

‘Her anne babanın mutlaka okuması lazım’ diyebileceğim nadir kitaplardan biri…

Kitabın üslubu ve içeriğinden söz edecek olursak.. En sevdiğim yönü herşeyin çok net ve anlaşılır olması oldu. Neyi nasıl yapacağınız açıkça izah ediliyor. Ve neyi neden yapmanız gerektiğini de anlıyorsunuz.

Örneğin, bir çok çocuğun anne babasının sözünü kale almamasının nedeni üzerinde etraflıca durulmuş. Nedeni anne babanın sözle ilettiği mesajı davranışla iletememesi olarak işleniyor.

Ebeveyn sözüyle herhangi bir şeye ‘izin vermiyorum’ diyor örneğin. Ama çocuk izin verilmeyen şeyi denediğinde, anne baba ne yapıyor? Sözüyle hayır dediğine davranışıyla evet mi diyor. İşte bunun gibi irdelemeler, farkındalıklar geliyor okudukça.

Aile çatışmalarına, kavgalara, krizlere, dayaklara ‘aile dansı’ yakıştırması yapılmış bir de kitapta . Bu çok dikkat çekici bir metafor gibi birşey olmuş.

Herkesin aile dansı farklı. Değişik aile tiplerinin pistte ne yaptığı şematize edilmiş. Bazıları çok tartışıyor. Bazılarında inatlaşma hakim. Bazılarında suçlama, dayak. Bazılarında tehdit. Bazılarında hepsi var.

Çok ilgi duyarak okuduğum bir kitap oldu. Birinci bölümün başında çok güzel bir tanımlama yapılmış sınırların ne olduğuna dair:

“Sınırlar, çocukların hem kendilerini hem de yaşadıkları ortamı kavramalarını sağlar; onlara keşif ve öğrenme fırsatı sunar.”

Keşif ve öğrenmenin alabildiğine özgürlükle gerçekleşeceğine dair söylemler yayılıyor son zamanlarda. Bu nedenle biz ebeveynlerin kafası çok karışık.

İlk çocuğu ergenliğe yaklaşmış biri olarak artık ben de rahatlıkla hep şahit olduğum şu gerçeğin altını çizmek istiyorum:

Çocuklar sınırları öğrendikçe nasıl bir düzende yaşadıklarını idrak ediyorlar. Yeni alışmaya çalıştıkları bu dünyanın nasıl şartları olduğunu görüyorlar. Yetişkinleri tanıyorlar. Kendilerini daha güvende hissediyorlar. Ve birşeyler yapma isteği duyuyorlar.

Nerede nasıl hareket etmek akıllıcadır bunu kavrıyorlar.

Onlara sınırları öğrettikçe, onları özgürleştirmiş oluyoruz bir bakıma.

Tıpkı Kuran’da “hududullah” diye tabir edilen sınırların bizi özgürleştirdiği gibi.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...