Bir tuvalet eğitimi dönemini daha geride bıraktık çok şükür. Aslında gece kısmını halledemedik. Ve gündüzleri de altına kaçırmaları oluyor doğal olarak. Fakat halıların ortada olmadığı, evin içinde çiş göletlerinin olduğu dönem sadece 5 gün sürdü. İlk çocukta bu dönemi 10, ikincide 30 gün yaşamış biri olarak bu rakama bayıldım.
Benim hissiyatım bu sefer öncekilerden farklıydı. Fazla gözümde büyütmüyordum. Neticede ne kadar zor olsa da geçip giden bir dönem olduğunu iki kez tecrübe etmiştim. Çocukların büyüyünce çıkan dertleri yanında tuvalet eğitimi de neydi yani. Bu fikir biraz rahatlık katıyordu bana.
Fakat madalyonun öteki tarafı da vardı. Fiziksel yorgunluğun, çiş kokularının, günde bilmemkaç kere makinaya çamaşır atmanın çok stresli bir süreç olduğunu biliyordum. Korkuyordum.
Ve kendime hiç güvenmiyordum. Zaten şu annelik konularında kendime güvenmeyi hiç sevmiyorum artık. Ne zaman tamam ben bu işin üstesinden gelirim desem, aciz kaldığım bir durum ortaya çıkıyor.
Neticede insanız, zayıfız. Bizim kontrolümüz dışında gelişen insan davranışları ve duygularla dolu dünya. Ben en iyi bildiğim yöntemleri uygularım ama hiç ummadığım manzaralarla karşılaşabilirim. Dahası insan kendi ruh halini kontrol etmekten, kendine hükmetmekten de aciz. Neticede insanın kendine güvenmesi altında ezilinecek büyük bir yük.
Ama modern dünya kendine güveni çok iyi bir şey olarak lanse ediyor değil mi. Aslında onlar insanın güven veren görüntüsünü böyle adlandırıyorlar bence.
Mesela ben, tuvalet eğitimine başlarken ‘kendime güvenmiyorum Allah’a sığınıyorum’ diye niyet ettiğimde çok güven veren, itminan içinde rahat bir görüntüm oldu sanırım. Zeynep’ yansıdı. Oysa o kendime güven değildi.
Herneyse. Bu bahse başka bir yazıda uzunca gireriz.
Birşeyleri yoluna koyma ve başarma yükünü kendi üzerimden atınca, fiziksel olarak yorsa da manevî olarak fazla yormadı beni tuvalet eğitimi. Fakat daha bu dönemi bitiremeden Zeynep’in ağzında çıkan yaralar ve kanamalar beklemediğim bir imtihandı. Bir hafta doğru dürüst yiyemedi, ağrı çekti, bir arkadaşın verdiği dut şurubunu kullandık derken şifa buldu çok şükür. O hasta döneminde yine oldukça iyi bir tuvalet performansı gösterdi elhamdülillah.
En çok aldığım mesajlardan biri sizin tuvalet eğitimi deneyimleriniz bana çok yol gösterdi şeklinde oluyor. Bir yenisini daha ekleyelim o zaman:
1.gün: Babası lazımlıkta oturan Zeynep e kitap okuyor.
Anne çiş deaadi deyip oturmuş, sonra da korkuyorum demişti. Sarılıp oturmuştum. Babası ona kitap okuyunca rahatlamış ilk defa lazımlığa yapmıştı.
Gün içinde defalarca yerlere, iki defa lazımlığa yaptı. Ben de genel olarak sakindim. Örnek bir anneydim 🙂
2.gün: Çok da bir değişiklik olmadı. Evde iyice stres olmayalım diy parka çıktık.
Bırakmayı değil ama tutmayı öğrendiğini fark ettim bir de. Artık sık sık yapmıyor tutabiliyordu. Bir de biz başında beklemeden kendisi gitti oturdu bir defa ve yaptı çişini. Onun dışında hep ortalığa yaptı yine. Bir tanesinde ben çok bunaldım. Anne üzülme dedi bana. Sanki o anne ben çocukmuşum gibi teselli etti. Bütün moral yerine geldi tabi.
3. gün: Bugün lazımlığa yapmaları çok arttı. Sadece bir iki defa evin içine yaptı. Bu iş oluyor mu acaba diye düşünmeye korkuyorum. Çünkü önceki kızımda böyle bir olumluluk yaşamış, bu iş oldu diye havaya girmeye başlamıştım. Ve beklentimden dolayı çocuğa sonraki kaçırışlarında çok yüklenmiştim. Ve bir aya uzamıştı olay.
Hiç beklentiye girme. Sakin. Mevle görelim neyler, neylerse güzel eyler. Pencerelerden seyret, içlerine girme.
4.gün: Sanırım hiç ortalığa yapmadı. Geldiği zaman haber veriyor, anne kaka yaptım diyor. Çişe de kakaya da kaka diyor. Ve geldi demiyor da yaptım diyor. Ama haber veriyor.
5. gün: Havaların da soğumasını göz önüne alarak temizlik yaptım ve halıları serdim bugün. Artık altına kaçırsa da çok nadir olacağına kanaatim gelmişti çünkü. Evin içinde her odasında duran, bir oraya bir buraya giden lazımlığı da banyoya koydum.
(Konuyla ilgili sorularınız için tuvalet eğitimi kategorisindeki yazılara göz atabilirsiniz.)
…………………………………………………………….
Gelelim problemlere:
– Zeynep çok karışık cümleler kurabilen bir çocuk. Anne şu oyuncağı bana verir misin? diyebiliyor mesela. Ama anne kaka geldi diye haber vermesk kafasını karıştırıyor. Geldi ve yaptım, oldu bitti anlamında kullanmaya başladı. Altına bırakıveriyor bazen. Yapmadan önce söylenen bir cümle olarak anlamıyor. Anne kaka yapacağım demeyi öğretmem gerekiyor sanırım.
– Gece kalkıp söylemeye pek alışmadı. Ben bezi bir çıkarıp pir çıkaranlardanım biliyorsunuz. Bu sürece girince ne gece ne gündüz kesinlikle bez takmayanlardanım. Zaten çok karışık bir dönem. Benim kafam karışıyor, çocuğun kafası sürekli karışıyor. Bir de bez takıp ne oluyor beze yapıyor muyuz yapmıyor muyuz karmaşası yaşatmak istemiyorum çocuğa.
Kuru kalktığı sabahlar oluyor. Gece 2-3 defa kaldırabilirsem kaldırıyorum. Ama ıslak kalktıkları şu an çok daha fazla. Bunun normal olduğunu biliyorum. Gecenin düzene girmesi bir kaç ay alıyor. Benim dikkat etmem gereken şey gündüz uykuları. Çünkü gündüz uyumadığı günlerin gecelerinde uykusu dehşet ağır oluyor. Ve çişe kaldırmamı istemiyor. Ağlıyor bağırıyor, lazımlığa oturtmayı başarsam bile yapmıcaam diyor. Bir an önce uykuya dönmek istiyor.
– Ayrıca gece rahatça yerinden kalkabileceği bir yatakta yatması gerekiyor sanırım. Beşiğin içinden kendi çıkamıyor. Ben anneme seslenicem de, annem beni duyacak da, beni alacak da, çişe götürecek de, oho uzun iş diye düşünerek altına çok bırakıyor olabilir. Önceki çocuklarda hatırlıyorum bazalı yatakta yatıyorlardı bu dönemde. Hemen inip söylüyorlardı. Hatta Zührenurla ayrı odada yatıyorduk, o evin bir köşesinde ben bir köşesindeki odadaydık. Yine de gelip söylüyordu.
– Bir de lazımlığa çok adapte olması iyi olmadı. Her gittiğim yere lazımlık taşıdım. Önceki çocuklar gibi lazımlığa gıcık olup ısrarla klozet istemedi. Dün eskiden kalan çocuk aparatlı klozet kapağını bulup taktım. Oturuyor reddetmiyor ama gece yine lazımlığa yapıyoruz.
İşte böyle. Az zamanda epey yol kat ettik. Ama daha da epey yolumuz var. Herşeyden önce gece çıkan çişli çamaşırların bir an önce azalması duasındayım.