Kendi hayatımda şöyle bir şey tecrübe ediyorum.
Bir şeylerin yetmediğinden çok şikayet ediyorsam bakıyorum o konuda israfım çok.
Mesela vakit.
Hz Peygamberi (ASM) düşünüyorum. Hiç vaktinin hiçbirşeye yetmediğinden şikayet etmiş mi?
Belki en çok şikayet edebilecek oymuş. Peygamberlik vazifesi, kendisini ziyarete gelen insanların soruları, geniş aile hayatı, ilgilendiği insanlar, çözmeye çalıştığı sorunlar, şerli insanlar, savaşlar..
Diğer yandan kendi kişisel işlerini dahi kendisinin yapması, Medine’de bir çocuğun O’nu elinden tutup istediği yere götürebileceği kadar vaktinin olması.. Haftalık rutinlerini, haftada bir uğramayı adet edindiği yerleri aksatmaması. Vaktin yokluğu bahanelerine asla sığınmayan vefası..
Demek ki diyorum, vakit yok diye bir şey yok. Sadece vaktin bereketini kaçıran bir israf var.
İsraf öyle uğursuz bir şey ki, hem sahip olduğun şeyi düşünmeden canının istediği gibi kullanıyorsun. Hem de canının istediği gibi kullandığın halde memnun olmuyorsun. Çok ilginç aslında değil mi?
İktisat risalesinde diyor ki, israf şükre zıttır.
Yani israf varsa kalpten şükür çıkmaz. Sen herşeyi dilediğin gibi kullanırsın ama şükür edemezsin. Hoşnut olamazsın.
Çünkü Allah insanı, kaynakları canının istediği gibi kullanınca mesut olacak şekilde yaratmamış.
Canımızın istediği gibi kullanıyorsak, o nimet kendimize aitmiş gibi algılıyoruz demektir.
Halbuki o bize verilmişti. Verildiğini, hem de yüksek bir ikram ve muhabbetle ‘verildiğini’ görebilseydik, bizden minnetdarlık duygusu çıkacaktı.
İnsana en iyi gelen duygu minnetdarlık değil miydi? Yani birisi senin için bir şey hazırlamış, sen bunun farkında oluyorsun. Kendini çok kıymetli hissediyorsun.
Mahçup oluyorsun. Verdiği şeye değer veriyorsun. Çok özenle kullanıyorsun.
Öyleyse çokca düşünmek lazım. Vakit veya diğer nimetler, bize verilmiş mi verilmemiş mi? Yolda mı bulduk, çok çalışıp mı kazandık? Çok çalışacak beyni, eli kolu nefesi nereden getirttik? Kendimiz mi tasarladık, uzaydan mı sipariş ettik?
Hepsi bir gün elimizden alınmayacak mı?
Elimizden alınabiliyorsa demek ki bize ait değil. Bize ait değilse demek ki verilmiş. Verilmişse demek ki bize değer verilmiş. Demek ki o değerin farkında olduğumuzu göstermemiz lazım.
Bizden beklenen israfın peşine takılmış şikayet değil.
Bizden beklenen, değer bilmek. Minnetdar olmak…
De ki: Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz? (Mülk Suresi, 23)
Andolsun, sizi yeryüzünde yerleşik kıldık ve orda size geçimlikler yarattık. Ne az şükrediyorsunuz? (Araf Suresi, 10)