Biz anne babaların evlatlarımızdan beklediğimiz hareketleri ve halleri görmemiz için, önce onları nasıl disipline etmemiz gerektiğini düşünmemiz gerekiyor. Ne istediğimizi bilmek bizi sonuca götürmüyor. Nasıl yapacağımızı da düşünüp, üzerinde kafa yormalıyız.
Şimdi disipline etmek kavramının nasıl anlaşıldığına bakalım:
– eğitmek, öğretmek, antreman yapmak, ders vermek, anlatmak, bilgi vermek, aydınlatmak,ahlakını düzeltmek, bilgilendirmek, yetiştirmek, tekrarla kafaya sokmak, aşılamak, hazırlamak, önderlik etmek, bir şeyin esaslarını öğretmek, alıştırmak.
“Yukarıda sözü edilenleri yetişkinlerin kullanmaya istekli olmasını kimse sorgulamaz. Aslında hepimiz çocuklara böyle bir eğitim sağlamanın etkili ana-babaların ve öğretmenlerin görevi olduğunu söyleriz. Hiç kimse öğreten eğiten türdeki disiplini ortadan kaldırmak istemez. Ne var ki, denetim altında tutan disiplinle ilgili hararetli ve ağır tartışmalar vardır.”
Evet, eğiten-öğreten disiplinden yana olmayan yok gibidir. Kime sorsak eğiterek disipline etmenin daha makul olduğunu düşünüyordur. Ancak eğiten- öğreten disipline alternatif olan baskıcı disiplin de birçok anne baba tarafından savunuluyor. Özellikle de anne baba olduktan sonra daha çok uygulanır hale geliyor:
-denetlemek, denetim altında tutmak, düzeltmek, yönlendirmek, yönetmek, hizaya sokmak, sıkı denetim altına almak, sınırlamak, frenlemek, bastırmak, durdurmak, dizginlemek, gem vurmak, susturmak, zorlamak, engellemek, cezalandırmak, dayakla adam etmek, şiddetle azarlamak, ayıplamak, sitem etmek, paylamak, eleştirmek, başkalarına ibret olsun diye cezalandırmak
Bu fiiller ise kısıtlayan- cezalandıran baskıcı disiplini anlatıyor. Baskıcı disiplin eğiten- öğreten disiplin gibi herkesin onay verdiği bir disiplin tarzı değil. Baştan beri bahsi geçen disiplin tartışmaları işte bu ?kısıtlayan-cezalandıran? disiplin hakkında yapılıyor.
Bir çok anne baba çocuğu baskıcı disiplin ile denetlemek gerektiğini savunuyor. Güç kullanmazsak, onlara hadlerini bildirmezsek başa çıkılmaz varlıklar hale geleceklerini, o hale gelmeden onları durdurmak gerektiğini düşünüyor. Ancak yazar, araştırmalar ve incelemeler eşliğinde, bu iddiaların tam tersini ileri sürüyor. Ayrıntılar ileriki yazılarda gelecek.
Eğiten disiplin ile baskıcı disiplin arasında ne gibi farklılıklar bulunduğuna dair aklınıza bir çok cevap geliyordur. Bence biz anne babaları ilgilendiren ilk önemli fark, amaç farkı.
“Kısıtlayan-cezalandıran disiplin türünde çocukları DENETLEMEK için çaba harcanırken, öğreten- eğiten türdeki disiplinde onları ETKİLEMEK için çaba harcanır. Çocukları etkilemek ve denetlemek arasındaki fark pek bilinmez, ama çok önemlidir.”
Buna bir anlamda niyet farkı da diyebiliriz. Aslında çocuğunu etkilemek istemeyen anne baba düşünemiyorum. Özellikle de çocuğundan uyum, yardım, saygı, düzen gibi beklentileri varsa çocuğunu olumlu etkilemesi gerektiğini bilir. Ancak kitapta dediğine göre bazıları tuzağa düşüyor:
“Çoğu tuzağa düşer. Yalnızca etkileme yöntemlerini kullanacakları yerde emirler verirler, kısıtlamalar getirirler, cezalandırırlar ya da cezalandırmakla tehdit ederler. Bu denetleme türü yöntemler gençleri hiç etkilemez; onları yalnızca zorlar ya da baskı altında tutar.”
Demek ki böyle anne babalar, amaçları çocuklarını etkileyen anne baba olmak olduğu halde, etkileyen değil denetleyen hale gelirler. Etkilemek değil; zorlamak ve baskı altında tutmak yoluyla sonuç almaya çalışırlar.
Kendimce buradan çıkarttığım sonuç, çocuğa muhatab olurken niyetimizi her zaman sorgulamamız gerektiği oluyor. Amacım onu denetlemek mi etkilemek mi diye kendimize sormamız gerekiyor. Niyetimiz etkilemek olsa bile denetlemeye kayabileceğini de hatırdan çıkarmamak gerekiyor. Çünkü denetleyerek etkileyebileceğimiz yanılgısına düşebiliriz.
Şimdi size çok az bilinen bir psikolojik gerçeği, bir paradoksu açıklayayım: Gençleri etkilemek amacıyla güç kullanmaktan vazgeçtiğiniz zaman, onlar üzerindeki etkiniz artar. Bunun tersi de söylenebilir. Üzerlerinde güç kullanmaya çabaladıkça etkiniz o ölçüde azalır. Neden? Çünkü tepkiyle karşılaşırsınız: Karşı koyma (söyleneni yapmama), baş kaldırma (söylenenin tersini yapma), yalan söyleme (yaptığının tersini söyleme)
İşte bu kısım birçoğumuzun düştüğü yanılgıyı anlamamıza sebep olabilir. Çocuk güce karşı tepkisiz kalmaz, ve gösterdiği tepki bizim etkimizin azlığını gösterir..
Sözün burasında disiplin konusuna ara verip bir uyarı yapmak ve bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Yazıları okudukça güç kullanmak ve kısıtlayan-cezalandıran disiplin uygulamanın yanlışlarını ve zararlarını beraber göreceğiz. Ancak okuduklarımızdan şu sonucu çıkarmamalıyız. Bu katı disiplin tarzı ne kötü bir şeymiş, çocuğumu asla dövmemeliyim, üzerinde güç kullanmamalıyım.
Bu yanlış olur diye düşünüyorum. Çocuğa dayak atmamak, veya güç kullanmamak doğru eğitimde sadece bir yöntemdir. Eğer çocuğu denetlemek değil de, etkilemek ve eğitmek amacındaysanız zaten yavaş yavaş dayaktan uzaklaşırsınız. Ancak amacınızı ve hedefinizi netleştirmeden, sadece çocuğu dövmeme, güç kullanmama veya ona kötü davranmama üzerinde yoğunlaşırsanız, yani amaç olarak kafanızda bu fikir olursa dengesiz tavırlar ortaya çıkabilir.
Çocuğu dövmemek veya ona kızmamak uğruna, veyahut bunlar kötü yöntemlermiş zaten işe yaramıyormuş, zararlıymış fikriyle çocuğa HOŞGÖRÜ gösteren ebeveynlerin çocuklarının sevilmeyen, tek amacı elde etmek olan, düşüncesiz, bencil ve çevrenin gözünde şımarık olan çocuklar haline geldiği de yine kitabın ilerleyen bölümlerinde yazıyor. Böyle çocukların yönetimlerinin çok zor olduğu ve anne babaya hayatı zehir ettikleri de.
Kısaca söylemek gerekirse şiddet, cezalandırma, dayak, tehdit gibi şeyler çocuk eğitiminde tavsiye edilen yöntemler değildir ve zararları çoktur. Ancak çocuk eğitiminde amaç; çocuğa dayak atmamak, üzerinde güç kullanmamak da değildir. Amaç buna indirgenirse çok sathi bir yaklaşım olur ve bu yaklaşımın sonuçları çocuğa dayak atarak ortaya çıkan zararlardan daha vahim bile olabilir.
Ayrıca dayak konusu küçük çocuklar için, ergenliğe kadar olan dönem için, ergenlik ve sonrası için ayrı ayrı sonuçlarının araştırılması gereken bir konu olsa gerek.
* Alıntılar “Çocukta İç Disiplin Mi, Dış Disiplin Mi?” isimli kitaptan yapılmıştır. Dr. Thomas Gordon, Sistem Yayıncılık