Genel

Düşüncelerine güvenenler bu yazıyı okusun!

Dünyaya ilk geldiğiniz günden beridir birşeyler duymaktasınız. Zihniniz doğru olup olmadığını tahlil etme imkânınız olmayan bilgilerle doldurulup duruyor.

Öyle bir hale gelmişsiniz ki birilerine ya da geçmişte söylenmiş herhangi bir söze atıfta bulunmadan konuşamıyorsunuz. ‘Şuna göre şöyle’, ‘buna göre böyle’, ‘şu şöyle demiş’, ‘bu böyle söylemiş’ tümceleri hep giriş cümleleriniz olmaya başlamış.

Kendi doğrularınız olarak düşündüğünüz hemen herşey başkaları tarafından size dayatılmış yahut benimsetilmiş ilkelerden ibaret. Şu iyi, şu kötü denilmiş ve siz de ona göre zihninizi şartlandırmışsınız.

Peki ya size göre ne nedir, hiç düşündünüz mü? Hiç önceden söylenenleri ciddi bir sorgulamadan geçirdiniz mi?

Belki de bütün bilgileriniz kulaktan dolma gelişigüzel söylenmiş sözlerden oluşuyor.

Ya da hayır, belki de çok kitap okuyan bir insansınız. Kafanız okuduğunuz kitaplarda anlatılan karmakarışık bilgilerle bir bilgi çorbası haline gelmiş adeta.

Belki hep aynı dünya görüşüne ve felsefesine göre yazılmış kitapları okuduğunuz için zihninizi bu tek yönlü bilgilerle tatmin etme çabasındasınız. Belki sadece sizin kabullenebileceğiniz şeyleri okuyorsunuz.

Hadi öyle olmasın da her dünya görüşüne dair şeyler okuduğunuzu ve çok boyutlu araştırdığınızı düşünelim. Peki bunlardan hangisi daha doğru? Bunun için kıstasınız ne? Bu kıstaslarınızı ölçecek kıstaslarınız var mı? Varsa bunlar da sıhhatli mi?…

Bugüne kadar hep doğruları düşünüp söylediğiniz yanılgısında olabilirsiniz. Peki bu söylediklerinizin kaçı sizin düşünceleriniz? Hep başkalarının iddia ettiği şeyleri siz de savunmuş olamaz mısınız? Bu bilgilere körü körüne sahiplenmiş olabilirsiniz. Bu ihtimal vicdanınızı hiç rahatsız ediyor mu?

Belki de çok sığ düşünüyorsunuz. Bilgi dağarcığınız kendi ikliminizi aşmıyor olabilir. Sizin için çok doğal olan bir şeyin başka bir coğrafyada çok farklı algılamalara yol açabileceğini hiç düşündünüz mü? Koskoca dünyada kaç çeşit topluluk olduğunu ve bu toplulukların sizden ne kadar farklı olduğunu biliyor musunuz?

Hiç, farklı insanlarla oturup sohbet etme imkânınız oldu mu? Televizyonların size gösterdiğinin ötesinde dünyayı biliyor musunuz? Çok farklı iklimlerde çok farklı hayatlar yaşandığının farkında mısınız? En azından milyarlarca insanın sizinle aynı dili bile konuşmadığını görmüyor musunuz?

Çok mantıklı bir insan olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Belki de etrafınızda görüşlerinize çok değer veriliyor. Bu sebeple siz, bir an olsun bile kendi görüşlerinizden şüphe etmiyorsunuz.

Belki de milyonlarca insan sizinle aynı görüşleri paylaştığı için vicdanınız rahattır. "Ne de olsa bu kadar insan yanılamaz ya" diye düşünüyorsunuz. Ancak sizinle taban tabana karşıt görüşü paylaşan insanların da en az milyonlarca kişi olabileceği hiç mi aklınızı kurcalamıyor. Haklılığınıza tek emareniz "çokluğunuz" mu? Bunu hiç yeniden gözden geçirmeyi düşünmedeniz mi?

Bir de şöyle düşünün! Ya daha önce söylenmiş hiçbir sözü duyamayacağınız ve size daha önce söylenmiş sözlerden tek bir cümle bile sunacak bir kaynağınız olmayan ıssız ve herşeyden izole edilmiş bir mekânda dünyaya gelip büyüseydiniz. Hatta daha önce hiç konuşulmamış bir dili konuşuyor olsaydınız da anneniz bile size hiçbir şey anlatamıyor olsaydı, yine bugün sahip olduğunuz düşüncelere mi sahip olurdunuz? Kendi zihin dünyanızı nasıl şekillendirirdiniz kimbilir.

Hadi bu kadar uzak ihtimallerle düşünmeyelim. Bir düşünün dünyaya geldiğiniz ülkede değil de, çok yakınlarında bulunan ancak tamamen farklı bir kültüre sahip olan başka bir ülkede dünyaya gelmiş olsaydınız bile, bugün sahip olduğunuz fikirlerin kaçta kaçına yine sahip olurdunuz? Bugün olduğunuz insan gibi mi olacaktınız yoksa tamamen farklı bir insan mı olacaktınız? Belki isminiz ve konuştuğunuz dil bile aynı olmayacaktı. Belki şu anki halinizi görseniz bir yabancı gibi davranacak ya da bir çok halinizi beğenmeyecektiniz. ‘Bu adam da kimmiş ve ne kadar saçma düşüncelere sahip’ diyecektiniz belki de. Bir düşünsenize böyle bir ihtimalde bugün olduğunuz kişiden çok uzakta ve onu hiç beğenmeyen bir insan olacaktınız. Bu hiç aklınıza gelmiş miydi?

Hatta aynı ülkede farklı kültürel ve ekonomik şartlarda bile dünyaya gelmiş olsanız emin olun şu an olduğunuz insandan çok farklı bir insan olacaktınız.

Ve daha neler neler.

Şimdi hepimiz oturup düşünelim ve kendi kendimize şu soruyu soralım:

Ben kimim? Olmak istediğim kişi miyim, olması istenilen kişi miyim ve çok iftihar ettiğim özgür iradem, sahiden de özgür mü?

Bu sorulara tatmin edici cevaplar bulabilenler ancak huzurla kendi düşüncelerini savunabilirler. Geri kalanlar ise içinde bulundukları bu çıkmaz sokaktan nasıl çıkabileceklerinin yollarını arasınlar. Tabii ki arayacakları doğru yeri biliyorlarsa.

* Bu yazı UMUT YAVUZ’un Genç Yaklaşım Dergisi 2006 Aralık sayısındaki yazısıdır.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...