Elif Zeynep 2 aylık oldu bile.
Aramızda öyle güzel bir etkileşim var ki sanki ne kadar büyüse de bundan daha fazlası olamazmış gibi geliyor bana. Yani en güzel zamanlarımız şimdiymiş gibi 🙂
Gözlerle ve hislerle anlaşıyoruz.
Söylediğim herşeyi anladığına çok inanıyorum. Daha doğrusu söylediğim herşeyin altındaki duyguyu algıladığına, hissettiğine çok inanıyorum.
Zaten bunun doğruluğunu ortaya koyan bir çok araştırma da var.
Yenidoğanların doğdukları bir kaç saat içinde yapılan testlerde, anne sesini ayırt edebildikleri hatta üçgen kare gibi şekillere farklı göz tepkileri vererek ayırt edebildikleri biliniyor.
Sandığımızdan çok daha fazla HİSSEDİYOR ALGILIYORLAR.
Sürekli konuşuyorum onunla hatta bir arkadaş toplantısında birinin çok garibine gitti sanki sana cevap verecekmiş gibi konuşuyorsun, şimdi sana evet altım kirli anne altımı al diyecek gibi birşeyler söyledi.
Yani herşeyi algılıyor öyleyse konuşmalıyım onunla, iyi anne olmalıyım beynini geliştirmeliyim gibi saçma sapan sun’i bir -meli -malı güdüsüyle yapmıyorum hiçbirşeyi. Bu zaten insanı yorar.
İçimden geliyor. Tam tersi dinleniyorum onunla konuşunca.
Uyandığında yanına gidip, sen uyandın mı tatlım anneye mi bakıyorsun tatlım, emziğin mi çıktı tatlım vb. konuşuyorum sürekli.
Altına bakalım mı tatlım, altına yapmışsın tatlım, hadi şimdi değiştirelim. Altını açmaya başlayınca çok sevindin, anladın değil mi altını alacağımı tatlım.
Ve benim bu cümleleri söylerkenki hislerimi hissediyor. Biliyorum.
Alt değiştirmekten ve diğer rutinlerden daral geldiğinde bebeğimin yüzüne bakıp onunla konuşup rahatlıyorum. İyi ki senin gülmelerin tepkilerin var yoksa ben çok sıkılırdım çok, sürekli banyo, alt değiştirme, çamaşır gibi işlerden, diyorum ona. Ben bunları söyleyince hem ben mutlu oluyorum hem de söylediklerimi anladığı için o da mutlu oluyor, diye düşünüyorum.
Uyandığında yatağının yanına gidiyorum. Bana öyle bir manalı gülüyor ki hadi anne beni hırpala ben de sana gülücükler atayım der gibi. İşte o zaman içim bir coşkuyla doluyor.
Hırpalayarak sevme anlarından sonra hem çok yoruluyorum hem de enerji doluyorum. Yattığı yerde gövdesinden tutup şarkı söyleyerek sallamak, hafif bastırmak, kolları ve bacakları hareket ettirmek esnasında ben tam bir deli oluyorum.
O da kahkaha atma kıvamında dilini çıkararak ve ağzını kocaman yayarak gülümsüyor. Bazen çocuklarla hadi agu desin, gülsün diye etrafında pervane oluyoruz. Bir agu diyor dünyalar bizim oluyor.
Abla ve ağabeyini de gözleriyle çok takip ediyor. Zaten 0-3 ay bebeklerin en sevdiği şey insan yüzü imiş.
Çok şükür abla ve ağabeyden yana kıskançlık problemimiz yok gibi. Onlar daha çok birbirlerini kıskanıyorlar. Bebek onlara şirin bir oyuncak gibi geliyor.
Bebeklerin bu kadar hisli olduklarını önceki çocuklarımda fark etmiş miydim hiç hatırlamıyorum.
Hani derler ya, ya altı kirlidir ya uykusu vardır ya da karnı açtır ağlıyorsa. Veya gazı vardır.
Başka bir hissi yoktur gibi.
Hayır bazen hepsi tamam oluyor ama çok keyifsiz oluyor.
Ben bazen çok ciddi olarak canının sıkıldığını düşünüyorum. Yani tamam bebek ama onun da canı sıkılamaz mı yani. Ya da ortam değiştirmek istiyor olamaz mı.
Altı temiz karnı tok gazı yok uykusu yok haldeyken, bir süre yatıyor 10-15 dakika. Emzik de ağzında. Sinir olup ağlamaya başlıyor. Alıyorum başka bir odaya götürüyorum, konuşuyorum gezdiriyorum biraz hemen keyifleniyor.
Akşamları bazen ağlama halleri geliyor. Zeynep Zeynep diye yüksek sesle hitap ederek kafasını ve yüzünü okşuyorum. Sakinleşmeye başlayınca da oyun moduna geçiyorum. Oynuyoruz 10-15 dakika şarkı söylüyorum filan. Sonra bırakıyorum rahatlamış gibi bir iç çekiyor. Emziğini emerek uykuya dalıyor.
Siz şimdi sandınız ki ben çocukla hep konuşup hep oynuyorum, hiç ağlatmıyorum. Öyle değilim olamam.
Yatağında ağladığında hemen yanına koşan biri değilim çünkü bir işle uğraşıyor oluyorum çoğu zaman. Panikle elimdekini bırakıp can hıraş yanına koşmayı da garip buluyorum. Ağlamaktan çatlatmıyorum ama öğrensin biraz annesinin her ağladığında yanında bitivermeyeceğini.
Ağlama nasıl bir ağlama o da önemli.
Ben uyandım azıcık mahmurum sadece haber veriyorum ağlaması mı,
Biraz canım sıkıldı 5 dakika daha böyle ağlayabilirim ama uzun süre gelmezsen agresife bağlarım ağlaması mı,
Çok acıktım fıttırıyorum hiç sabrım yok hemen gelmezsen katılırım ağlaması mı,
Altım kirli rahatsız oluyorum altımı alırsan susarım almazsan yavaş yavaş artacak ağlaması mı..
Daha bunlar gibi çeşit çeşit ağlama var. Sesinden yüzünden belli oluyor zaten. Zeynep’in en içli ağlaması acıkmışsa oluyor. 5 sn içinde yetişmezsem sinirden çatlayacak gibi ağlıyor.
Bazı hislerden kaynaklanan ağlamalar en aciz olduğum anlar. Hiç ses çıkarmadan banyo yapıyoruz ikimize de terapi gibi geliyor ama banyo bitip o havluya koyduğum zaman acaip bir ürperti ve korku geliyor mesela Zeynep’e. Ilık suyun okşamaların içinden çıkıp o bornoza değmeye sinir oluyor. Sarıp sarmalıyorum hemen koynuma alıyorum banyo bitti kızım diyorum. Böyle duygular için emzikten yardım almak iyi oluyor.
Korkma, yalnızlık, can sıkıntısı, memnuniyetsizlik gibi haller için hep emzik var yanımızda. Emziği emdikçe rahatladığını hissediyorum.
Ben hiç bir zaman emzik karşıtı bir insan olmadım çünkü görümcemin 3 kızından birine emzik emmeyiversin bu da diyerek vermemişlerdi ve uzun süre o çocuğun parmak emme rahatsızlığıyla uğraştılar.
Zülfikar ve Zührenur 8 aylıkken emziği kendileri bıraktıkları için bırakma diye bir derdimiz de olmadı.
Bakalım bunda ne olacak.
Şimdi skrolu çeivip baktım da yukarı, farkında olmadan epey yazmışım. Bitirmeliyim 🙂
Hissetmek, hele de güzellikleri hissetmek Allah’ın bize en büyük armağanı galiba.
Bir bebeğin hissettiğini bilmek, onun hislerini hissetmeye çalışmak çok zevkli.
Belki de bu dünyada insan en güzel hisleri yaşatan şey bir bebek.
Bir bebeğiniz varsa, sorumlulukları işleri güçleri bir yana alıp onun hislerini izlemeye muhakkak vakit ayırın, sıkıntıları hissederken güzellikleri ihmal etmeyin diyorum.
Ben öyle yapmaya çalışıyorum.