Bu sene çocukların ikisinin de 23 nisan gösterisi olmayınca kendimizi biraz boşlukta hissettik ilkin. Aa bu sene o gürültüyü ve keşmekeşi yaşamayacak mıyız diye hayret ettik inanamadık hatta.
Sonra baktık ki durum ciddi, törende ayakta durmak yüzünden daha günün ortasında enerjimiz falan tükenmeyecek.. Milleti ittire ittire aşmaktan, aman çocuğumu göreceğim videoya çekeceğim derdiyle yorgunluk ve argınlıktan canımız çıkmayacak. (Nasıl böyle söylersiniz diyenlere cevabım şuracıktadır.) Bugün şu 23 nisan gününde, çocukları gerçekten mutlu edecek birşeyler yapmamız mümkün olur mu acaba diye geçirmeye başladım.
Geçen face’de takibe aldığım Usturlab Çocuk Atölyeleri adındaki sayfada gördüğüm bir etkinlik dikkatimi çekmişti. Etkinlik dediysen, öyle alengirli birşey değil. Çocukları alıyorlar götürüyorlar Belgrad ormanına ya da başka ağaçlıklı bir yere. Ellerine veriyorlar büyüteci, inceliyorlar minik hayvanları, bitki florasını, her bir şeyi. Bir abla anlatıyor, hadi çocuklar şunlara bakalım, bunu inceleyelim diyor. Anneler de eşlik ediyor yanlış anlamadıysam.
Ah keşke bizim çocuklarla da gitsekk.. diye geçirirken aman sen de ya dedim bir ormana gidip büyüteçle birşey incelemeye engel mi var? Hem üstüne para vermiyorsun, hem de bilmem hangi gün şu saatte orada olunacak diye bir plana tabi olmak zorunda olmuyorsun. Evet bir sürü çocuğun bir arada olmasının, tecrübeli bir rehberin ayrı bir güzelliği vardır ama ailece olmanın da güzelliği var, biz de onu yaşarız.
Çocuklara açık havaya gideceğiz bakın sıkı giyinin dedim, yola çıktık en yakın kırtasiyeden 2 büyüteç aldım. Hala nereye gideceğimizi bilmiyorken ve eşimin Sofestai miyiz biz, nereye gideceğimizi bilmeden neden evden çıktık sorularını duyarken ‘hah tabi ya, Validebağ Korusuu’ ışığı yandı beynimde.
Kıra bayıra, koruya ormana, deniz kenarına çok gideriz fakat Validebağ’ı nedense ihmal etmişiz. Hem de bitki florasının bu kadar zengin olduğu bir yeri. Ne tam orman gibi, ne tam çayır gibi değil. Hem ağacı bol, hem kırı.
Çocuklar koruya girer girmez göründüğünden çok daha yüksek şu yıkılmış ağaca çıkıp macera aradılar.
Büyüteçlerle çiçeğe böceğe yakından baktılar.
Çocuklar çocukluğunu yaşarken biz de yetişkin gibi duracak değildik tabi. 3 çocuk anası kadına bak hoplayıp zıplamak yakışıyor mu diyebileceklerin yokluğundan istifade yaptık işte birşeyler.
Çocuklar incelemeye doyunca büyüteçleri daha muzır amaçlar için kullandılar, kuru yapraklara ışık tutup duman çıkardılar. O da bilim ve öğrenme canım sonuçta.
Zeynep de onlardan gördüklerini taklit uğraşı içinde merceği kaptı benim benim dedi, papatyaları inceledi. Yanından geçen ayy ne tatlı minicik mercekle birşeylere bakıyor diye seven teyzeleri fark edince daha bir şirinlik yaptı.
İtiraf edeyim ben de kainata büyüteçle bakmayı yeni keşfettim. Bitki dokusunu incelemek için harikaymış. Fakat gözle anca görülen mikrro detayları telefon kamerası yansıtmadı.
Yanından geçip gittiğimiz basit çalı çiçeklerinin bile ne güzel olduğuna ne hoş koktuğuna baktık. Aslında hiç de basit olmadıklarını, tefekkür ve muhabbetle yeniden bir kere daha anlamaya çalıştık.
Biz buraya bir daha gelelim, hep gelelim diyerek ayrılırken yakamda bu çiçekler, yüzümde günün manzaralarının bıraktığı gülümseme vardı.
Bir ara hatırladım ki önceki yıllarda burada 23 Nisan şenlikleri oluyordu gelmiştik. Onların adı şenlikti ama korunun bu sade hali çok daha hoş ve eğlenceliydi, çocuklar o etkinliklerde bugünkü kadar eğlenmemişlerdi.
Bayram dediğin böyle olurdu…