Genel

Çocuğun Ölümle İlgili Sorusuna Cevaplar Düşünceler

Soru: Merhaba, Sitenizdeki bilgiler için teşekkür ederiz..Benim 4,5 yaşındaki oğlum bu sıralar yaşlanma ile ilgili sorular sorup endişe duyuyor. Bana "anne sen yaşlanacak mısın" yaşlanınca ölcek misin diye sorular soruyor. Böyle konuları düşünmesine bayramda kabir ziyaretinde onun da olması etkiledi diye düşünüyorum.. Ben anlayacağı kadarıyla uygun cevaplar vermeye çalıştım ama yine arada kafasına takılıp soruyor. Bana nasıl cevap vermem konusunda beni aydınlatırsanız sevinirim..Teşekkür ederim.İyi çalışmalar.. Aslı

Cevap:

Aslı Hanım,
Sorunuza kendi cevabımı yazmadan önce Psikiyatrist Mustafa Ulusoy ile ölüm konusunda yapılan bir röportajdan alıntı yaparak giriş yapmak istiyorum. Kendisine sorulan soru ve alınan cevabın bir kısmı şöyle:

"Okuyucuya faydası olacağını düşündüğüm bir soru daha sormak istiyorum. Tanıdığım bazı eğitimciler, ilkokulda ölüm korkusu taşıyan ve bu yüzden ders performansı düşük olan çocuklardan söz ediyorlar. Özellikle tek çocuklu ailelerde, çocuk küçük yaşlarda yakın çevresinde bir ölüm yaşamışsa ölüm korkusu ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bu tür ailelere ne tavsiye edersiniz? Çocuklarına nasıl yaklaşmalılar?

Özellikle çocuklarda ölüm korkusu zannedildiğinden de daha sık, hatta rahatlıkla çok çok sık olduğunu söyleyebilirim; ve dahi, çocukların ruhu için çok acıtıcı bir tecrübe olduğunu da ilave etmeliyim. Ebeveynler çocuklarının ölüm ile ilgili sorularını nasıl yanıtlayacaklarını gerçekten bilmiyorlar ve konunun üzerini örtüyorlar. Çocukların ölüm konusunda rahat hissetmesinin temelde iki yolla mümkün olacağını zannediyorum. Birincisi sağlam bir Yaratıcı inancı, diğeri de sonsuz bir hayat inancı. Kuşu ölen bir çocuğa sadece "kuşun cennete gitti, orada buluşacaksınız" denmesi çocuğu bir ölçüde rahatlatacaktır. Bazen de şu itirazı yapabilecektir: Allah benim kuşumu neden aldı? Öncelikle hepimizin kalbinin şuna teslim olması gerekir: Kuş ve dahi evrendeki herşey Onundur, Yaratıcınındır, bize her şey emanet olarak verilmiştir, Yaratıcı sahip olduğu varlıklar üzerinde mutlak tasarruf hakkına sahiptir. Böylesi bir teslimiyete sahip olan bir kalp ancak ölüme teslim olabilir. Herşeyin Mutlak Sahibi O ise ölümü bizim için bir sorun olmaktan çıkaracak da Odur." *

Aslı hanım,

Çocuğunuzun soruları çok normal sorular. Yaşlılık ve ölüm ile ilgili gerçekler, çocukla iletişim kurulabilen andan itibaren saklanmamalı, gerçek ona anlatılmalıdır. Ki çocuk, bu soruları sorabildiğine göre cevaplarını anlayacak yaşa da gelmiş demektir.

Çocuklarımıza sadece ölümle ilgili sorularına cevap vermek için değil, hayatın her döneminde mutlu olmaları için anlatmamız gereken bir gerçek vardır. Önce bu gerçekten bahs etmek sonra da yukarıda alıntıladığım metin ile bağlamak istiyorum. Bu gerçek çocuğun ölümle ilgili sorularını cevaplamak için de ilk adımdır.

Bu gerçek, kainatta olan biten her şeyin güzel ve iyi olduğu gerçeğidir. Herşeyde ve her olayda bir güzellik vardır. Bize kötü gibi görünse de arkasında çok güzellikler saklıdır.

Çocuğa bu gerçeği anlatmak için çok misal verilebilir, şöyle bir misal verelim: Çocuk hastayken içtiği şurubun tadı acıdır, kötüdür. Çocuğun hissettiği şey kötüdür, ama çocuğun hissetiği acı tad yüzünden şuruba kötü denemez. Şurup onun sağlığına kavuşması, yeniden koşa koşa oynaması, gülmesi, hoplaması zıplaması içindir. Yani şurubun acı bir tadı varsa da sonuç olarak şurup güzeldir, çünkü iyileşmeye sebeptir.

Etrafımızdaki olaylar da böyledir, bazen çirkin görünür ama arkasında çok güzellikler, pırıl pırıl iyilikler gizlidir. Çocuğa yeri geldikçe, her olayda mutlaka görünen veya görünmeyen güzellikler olduğunu, onun seviyesine inerek bir şeklide anlatmak gerekir. (Bu gerçek çocuğun hayatı sevmesi ve pozitif bir bakış açısına sahip olmasını da destekler.)

Ve bu düşünce paralelinde; bir insanın doğması, yürümesi, koşması, genç olması, evlenmesi, çocuk sahibi olması nasıl güzelse, hayatının bir parçası olan yaşlanmak ve ölmek de mutlaka güzeldir, olması gereken bir şeydir. Bir yaprağın ağaçtan fışkırması, yeşermesi, büyümesi nasıl güzelse sararınca, kızarınca ve ardından kararınca, toprağa karışınca gösterdiği bir güzellik vardır. Ve toprağa karışan yaprak, bir dahaki seneye yepyeni bir yaprak olarak ağaçtan yine fışkıracaktır.

Çocuk bu anlatımlarınızla ikna da olabilir ve ölümün de insanların hayatından bir parça olduğunu anlayabilir. Ama biraz daha ileri gidebilir ve nereden biliyoruz herşeyin güzel olduğunu diye sorabilir. Çocuk sorsa da sormasa da, bu sorunun cevabını da yeri geldikçe anlatmak gerekir. Herşeyin güzel olduğunu biliyoruz çünkü herşeyi güzel yapan, herşeyin güzel olmasını isteyen, bizim iyiliğimizi isteyen bir Yaratıcı vardır şeklinde bir giriş yapabiliriz.. Herşeyi bilerek, görerek güzelliklerle süsleyerek yaratmıştır. Ve her şey O?nundur. Yukarıdaki metinde psikiyatristin de belirttiği sağlam bir Yaratıcı inancı tam da bu manaya gelir.

Bu gerçeği bilmek çocuğu çok rahatlatır. Çocuk nasıl evin içinde işleri yoluna koyan, herşeyle ilgilenen, kendisinin iyiliğini isteyen bir ana babanın varlığıyla rahatlıyorsa, evrende de bir Yaratıcı'nın olduğunu bilerek rahatlar. Kötü sandığı olayları ve bazen de ana babasının ölümünü, sahipsiz, başıboş bir olay algılamaktan kurtulur. Her olayın bir yaratıcısı bir sahibi olduğunu anlamaya başlar.

Çocuğun ana babasının ya da başka birinin ölümünde güzellik görmesi elbette düşünülemez. Ama her şeyin ve her olayın bir sahibi olduğunu bilerek, ölümü veren Yaratıcı?ya teslim olur ve kalbi acıdan bir nebze kurtulabilir.

Herşeyin bir yapıcısı, bir sahibi olduğu gerçeği ve ölüm de çocuğa şöyle anlatılabilir. Gözümüzün önündeki bir resim olsun, resimde güneş var, bulut, ağaç, ev, çocuklar, çiçekler vs vs var. Bu resmi birisi yapmış değil mi, herşeyi düşünmüş,çizmiş, sevmiş, sonra da boyamış renklendirmiş. İşte bizim dünyamız da böyle bir resim, ama biraz daha hareketli bir resim gibi, ya da film gibi. İnsanlar doğuyor, büyüyor, koşuyor, seviniyor, üzülüyor, eğleniyor, genç oluyor, ana baba oluyor. Yaratıcımız bir ressam gibi bu dünyayı çiziyor, insanları büyütüyor, boyuyor, baharda çiçekler çiziyor, süslüyor. İnsanlar iyice büyüyünce yüzlerine de çizgiler çiziyor, değişik bir resim yapıyor. İnsanlar yaşlanıyor. Ve bu resimde bazen de bazı insanlar ölüyor. Yaratıcı, bazı insanlar çocukken, bazıları gençken bazıları da yaşlıyken yanlarına bir melek gönderiyor, ve o seçilen insanlar ölüyor. İnsanlar boşu boşuna veya kazara ölmüyor. Ölümü yaratan ve onları yanına alan bir Yaratıcı var. Yaratıcı bütün kullarını çok seviyor ve bazen istediklerini daha önce yanına alıyor.

Bu bilinç, ölen kişinin tesadüfi ya da kazara gitmediğini anlatarak ölüm olayını anlamsızlıktan çıkarıyor. Çocuğa ölen kişinin yok olmadığını da anlatıyor ve bir daha onu asla göremeyeceği korkusunu gideriyor. Çünkü, Allah onu yanına aldı, o başka bir yere daha güzel bir yere gitti diye bir açıklama yapılıyor.

Çocuğa ölen bir yakınının bir daha asla gelmeyeceği, onu bir daha asla göremeyeceği gibi şeyler söylenmesi, çocuğun kaygısını ve korkularını arttırır. Ölen kişinin sadece başka bir yere gittiğini söylemek gerekir. Toprağın altındaki cesedi sorarsa, cesedinin toprak altında olduğu ama ruhunun cennete gittiği söylenebilir. Sevdiği kişinin yok olmadığını sadece mekan değiştirdiği olabildiğince anlatılmalıdır.

Bu gerçekleri çocuğa anlatmak kolay değil elbette, bir çırpıda anlatmaksa akıldan uzak ve imkansız. Ama bu gerçekleri öncelikle kendimiz kendi dünyamızda sindirerek sonra da çocuklarımıza yeri geldiğinde yeteri kadar anlatabilir, yansıtabiliriz.

Aslı hanım, yukarıda verilen örnekler eşliğinde çocuğunuza gerçekleri anlatabilirsiniz. Sen de ölecek misin dediğinde, doğruyu söylemelisiniz ama ardından çocuğun kaygısını giderecek açıklamalar da eklemelisiniz. Allah her insanı bir gün yanına alacak, bu bizim hayatımızın parçası, Allah?ın yanına gideceğiz, O bizi çok seviyor gibi açıklamalar yapmalısınız. Yukarıda verilen örnekler gibi çocuğunuza uygun olacağını düşündüğünüz başka örneklerle de anlatabilirsiniz. Çocuklar örneklerle soyut kavramları daha iyi anlıyorlar.

Bu gerçekleri çocuklara anlatırken çok hassas davranılmalı. Biz yetişkinlerin bile kabullenmesi zor ölümle ilgili gerçekleri.

Geçen hafta içinde bir ölüm haberi aldık, kabullenmem zor oldu ve ben kaç gündür etkisinden kurtulamıyorum. Eşimin bir arkadaşı, İngiltere?de geçirdiği bir trafik kazasında vefat etti. Cenazesi ise hala gelmedi. Eşimin, ölümünden önce de hep "anne gibidir, herkese şefkat gösterir, ilgi alaka gösterir" diye tarif ettiği bu arkadaşının vefatına, kendisini tanımadığım halde çok çok üzüldüm, hatta ağladım. Yukarıda yazdığım gerçekleri ve hakikatleri okuyarak, düşünerek rahatlıyorum, biraz teskin oluyorum.

İnsan, ölümün yaşamdaki bütün güzellikleri pençesine alıp yok eden bir canavar olduğunu, sahipsiz ve başıboş bir olay olduğunu zannetse çıldıracak gibi oluyor. Çok şükür ki, hayatın olduğu gibi ölümün de bir sahibi var. Ölüm bir canavar değil, bir binek. Başka bir boyuta, başka bir hayata geçmek için bir binek.

Hele ki bir de dünya hayatımızda güzel şeyler yapmışsak, dünyadan daha tatlı bir hayata geçmek ve yaptıklarımızın karşılığını fazlasıyla verecek şefkatli bir Yaratıcı'nın yanına gitmek demek..

Ölüm şekillerimiz nasıl olsun, Allah hepimize ölüme bu şekilde bakmayı ve ölümden sonra da karşılaşmayı nasip etsin.. Amin..

* Röpörtaj Alıntı, www.mustafaulusoy.com

Bunlar da hoşunuza gidebilir...