Aşağıdaki yazıyı okurken, yanlış olduğunu bildiğim ama bırakamadığım kendimde bulduğum hataların yanına zihnimde bir işaret koydum. Düzeltmeye bir adım atmış olayım diye.
– Ailede birbirleriyle konuşamadıkları için, eşinin havada uçuşan düşünce tahminlerini mıknatısla toplayıp bir anlam oluşturmaya çalışanlar, isabet ettiremeyince de yine, karşısındakini anlamamakla suçlayanlar,
– Konuşmanın ateş etmek demek olduğunu zannedip, durmadan karşısındakini söz ateşi yağmuruna tutarak, ondan sonra da savunmaya kilitlenmiş insandan, sakin sakin davranmasını ve söylediklerini anlamasını bekleyenler,
– Hayatı, asfalt bir yolda Mercedes ile kayar gibi ilerletmek varken, yollara döktüğümüz kötü zan, kötü niyet, düşüncesizlik, iletişimi bilmemek, sempatik, sevecen konuşamamak, hep kendi tarafından olaylara bakmak gibi daha nice olumsuz ve yanlış davranış taşlarından dolayı, ne arabada hal kalıyor ne de arabadakiler de. Sonuçları görmeden önce, taşları görmek ve kaldırmak yerine, eteğindeki taşları dökmeye devam ederken bile, muhatabını ? başından pay biçerek? suçlamaya devam edenler,
– Zihni düşünmeye değil de, zihnindeki inandıklarını tekrarlamaya alışmış olanlar, anlatılan doğruları, kendi doğrularının yanından teğet bile geçirmeden, herkesin kendisinin doğru diye inandıklarına göre hareket etmesini bekleyenler,
– Yıllar geçtikçe, zaman ilerledikçe, insanların ihtiyaçlarının da değişebileceğini hiç düşünmeyenler ve bu ihtiyaca cevap verebilmek için önce kendisinin değişmesi ve gelişmesi gerektiğini bilmeyenler,
– Kendisine inanıyor olmanın güvenli kalesine kendisini kapatarak, doğrulara inanmanın kendisine yüklediği sorumlulukları yapmaya cesaret edememenin sonucunda, hep kendisini haklı çıkaracak malzeme arayıp güvenliğini sigortalamaya çalışanlar,
– Bu yanlış tavır yüzünden, karşısındakileri ne kadar zor durumlara düşürdüklerini görmezden gelip, haklılıklarını ilan edecek minicik anlam kırıntılarını büyüteçle büyüterek çerçeveletip duvara asanlar ve bunu da haklılıklarına delil kabul edip, durmadan başkalarına anlatanlar,
– Sevgiyi, saygıyı, nezaketi, söz ve davranışla, iyi niyetle ve doğru bir şekilde ilgilenerek büyütmek yerine, her konuşmasında sevgi çiçeğinin dalını, yaprağını, çiçeğini yaralayıp ya da kırarak, ondan sonra da ?niye çiçeğini büyütmüyorsun? diyerek sonucu karşısındakini suçlayarak ona fatura edenler,
– Eşini bir çift tatlı söz, bir çift güler yüzle, sevgiyle kuşatarak önce kendisini, sonra eşini, psikolojik korumaya almak yerine, günü birlik, dümdüz, sıradan ve beslemek yerine tüketecek özensiz sözlerle, evin duvarlarını koruyan fakat gönül evinin duvarlarını her yanlış davranışla biraz daha fazla yıkan ve dağıtanlar, ortada güzel duygu kalmadığını görünce de şaşıranlar,
– Sevdiğine nezaket gülleri derip sunmak dururken, düşüncesizce üretilen kaba söz taşı atıp, kafasını gözünü yaralayıp sonra da hem güler yüz bekleyenler, hem de sızlandığı için karşısındakini suçlayanlar,
– Çocuklarını çok sevdiğini söyleyip, fakat onlar için nelerin önemli olduğunu öğrenmeden, deneme yanılma yoluyla eğri büğrü çocuk büyütenler ve bunun çocukların yaramazlığından olduğunu düşünüp, suçu çocuklara atarak yine kendisini temize çıkardığını zannedenler,
– Konuşmak deyince, evde kendisine tam bir itaatle teslim olunması gerektiğini anlayanlar, okumuş tahsilli de olsa, güven merdivenlerini cesaretle çıkamadığı için, bastırdığı eşi ve çocuklarının sükûnetinde kendine güven zemini bulmaya çalışanlar,
– Kendini idare etmeyi bilmeyenlerin, evlenip çoluk çocuğa karışarak, sorumluluğunun artmasıyla birlikte bir uyum ve paylaşmanın geniş çemberi yerine, daracık alanda hapsedip, talepleri azaltılan, düşünceleri sınırlandırılan eş ve çocukların idaresinin daha kolay olduğuna inanıp bunu uygulamaya çalışanlar,
– Tahsili ve parası olunca, eşinin karşısında istediği gibi konuşup onunla boy ölçüşebileceğini düşünüp, nimetlere şükretmek yerine, nimet sebebiyle huzurunu bozan ve bunu da eşinin konumunu hazmedememesine bağlayıp, usûl fakiri olarak yaşayanlar,
– İyi geçinmenin bir yetenek, bir sanat olduğunu bilmeden, kendi sözünün üstün gelmesi için olağanüstü gayret gösteren, benlik algısı yanlış ve eksik oluşmuş, imtiyaz ve otorite savaşı verenler ve bu yüzden habire kan kaybedenler ve kan kaybettirenler,
– Dünyaya geliş gayesi ve kendi nihai amacını gündemde tutup, bütün davranışlarını, bu merkezin etrafında geliştirmeye çalışmak yerine, günübirlik, kısa vadede kar amaçlı, uzağı göremeyen miyop bir yaklaşımla kısır bir hayat yaşayanlar,
” Yaptıklarından sorumlu olduklarını unutup göze göz dişe diş mücadele ile üstünlük savaşı verip kendilerini ve karşısındakileri tüketenler,
GALİBA AİLE OLDUĞUNUZU ZANNEDİYORSUNUZ?!
Saliha Erdim