Bir insanın, bir olaydan ya da bir sözcükten ne kadar etkilendiğini nasıl bilebiliriz ki? Tartısı ölçüsü yok bu işin.
Hele bir çocuğun.
Bakın ne oldu.
Bizim çocuklar okuldan gelince dışarıda oynuyorlar. 2 gün önce balkondan biraz izliyim dedim. Bizim kız elinde komşu çocuğunun yumuşak oyuncağı zürafaya sarılmış, kenarda çekingen çekingen duruyor. Aa dedim. Bu Zührenur mu? Atlayan zıplayan çocuk mu?
Eşime anlattım. Acaba Zülfikar oyunda kardeşini istemiyor filan mı. Neyse akşam eve gelince sordum kızım sen niye kenarda duruyordun seni öyle görünce ben çok üzüldüm.
Anne çünkü büyük komşu çocukları yabancı, ben onları tanımıyorum dedi. Ortaokul yaşlarındaki çocuklardan bahs ediyor. Oğlum dedi ki; ama kardeşim ben sana söyledim onlar yabancı değil onlar bizim komşularımız.
Kızım dedi ki:
– Ben yabancı diye onlardan korktum, oynamak istemedim.
Benim jeton düştü, bir önceki günün aynı akşam saatlerine döndüm.
Önceki akşam eve geldiklerinde kızın elinde bir çikolata vardı. Babasıyla biz çikolatayı görünce şaşırdık hemen atladık.
– Kızım kim verdi sana bu çikolatayı.
– Bir teyze verdi.
– Peki tanıyor muydun onu?
– Yoo tanımıyordum.
– Tanımadığın kişinin verdiği çikolatayı neden aldın yavrum. Hemen elinden çikolatayı aldık, ağlamaklı oldu.
Oğlum araya girdi.
– Anne o teyze komşuydu, bizim apartmanda oturuyordu.
– Hıı tamam o zaman dedik. Ama eşim de ben de korkuya kapıldık.
– Bak kızım sakın YABANCI birisi sana birşey verirse yeme, YABANCI birisi seni bir yere götürmek isterse gitme, seni öpmek isterse öptürme tamam mı.
– Ama anne o yabancı değildi ki Türkçe konuşuyordu. (Ay yavrum yabancı diye anladığı şey yabancı dil konuşanlarmış meğer.)
– Kızım yabancı demek, bizim tanımadığımız yabancı insanlar demek. Mesela bizim apartmanımızda oturmayan tanımadığımız kimseler yabancı demek tamam mı?
– Tamam dedi.
Biz çocuğa vermemiz gereken bir mesaj vermiştik. Bir de bugünlerde sitenin yakınında bir inşaat olduğu için bu konuda uyarı yapmayı da düşünüyorduk zaten. Site bahçesi çok güvenli ama kapıda güvenlik yok.
Ama çocuğun karşısına sorun anında panikle geçmiş iki yetişkin, korkuyla ve gergin bir şekilde nasıl çocuğu korkutan bir mesaj vermişiz sonraki akşam anladım.
Aslında bağırmadık ama çok paniktik. Ve o panikle bu kız, kim ne verirse yiyecek kim ne yaparsa kabul edecek gibi hissetmiştik. Ve kızımın o akşamki yüz ifadesini düşündüm. Gerçekten çok şaşkındı, hayalet görmüş gibi bakıyordu bize.
Tekrar bulunduğumuz ana döndüm. Daha nazik, sevecen bir şekilde… Aşağıda oynayan çocukların bizim apartmanımızdan olduğunu, onlarla oynayabileceğini, herkesten korkmasına gerek olmadığını, sadece yabancıların verdiklerini yememesi gerektiğini filan anlattım ama…
Ama…
Bu olaydan NE KADAR etkilendiğini asıl dün gece anladım. Gece yarısı yanıma gelip, anne çok kötü bir rüya gördüm dedi ve yanıma yattı.
Ay çok korkmuşsun canım benim dedim.
Evet anne. Ben aşağıda oynuyordum, bahçede bir araba durdu. İçinden 2 tane çocuk çıktı biri kız biri erkek. Bana biz YABANCIYIZ dediler. Çok korktum anne.
Oy oy Allahım bu çocuk ne kadar etkilenmiş böyle, farkında olmadan sandığımdan daha da fazla korkutmuşuz.
Çocuğu elinde çikolatayla görünce ne kadar panik olmuşuz, panikle ne yapmışız!
Aslında çocuğa o sırada böyle çıkışmadan, sonradan sakin bir anda karşımıza alıp “Bak bir tanem,… ” şeklinde başlayarak yabancıların kim olduğunu, neler yapmaması gerektiğini nazikçe söylemekti doğru olan.
Korkuyla değil sevgiyle öğretebilmek için, panikten kurtulunca konuşmak lazım.
O çikolatayı veren komşu kim hala öğrenemedim.
Çocuklara çikolata şeker vereceksen de anası babası yanındayken ver be güzel ablacım. Nelere sebep oldun böyle.