Cezanın etkili olması için gereken şartlar:
“1.Denetlenen, cezayı yoksun bırakıcı, tehlikeli ve acı verici olarak algılamalıdır. (Gereksinimlerine taban tabana zıt olmalı)
2. İstenmeyen davranışın yok edilmesi için ceza yeteri kadar caydırıcı olmalıdır.
3. Denetlenen cezadan kaçamamalı ya da gereksinimini karşılayabilmek için denetleyene bağımlı bir ilişki içinde olmalıdır.
4. Ceza, kabul edilmeyen davranışın hemen ardından gelmelidir.”
Evet “Çocukta İç Disiplin mi Dış Disiplin Mi?” adlı kitabımızda cezanın etkili olması için gereken şartlar böyle sıralanmış.
Ceza vermede amaç istenmeyen davranışın sona ermesidir. “Yaramazlığı kesmezsen, dayak geliyor, otur yerine” örneğindeki gibi istenmeyen davranışın öncesinde ceza kullanılır.
Ya da “bugün dışarıda yaptığın yaramazlığa karşılık akşama kadar odandan çıkamayacaksın” örneğinde olduğu gibi istenmeyen davranışın sonrasında ceza verilebilir.
Yukarıdaki örnek cümlelere bakınca, ceza verme yöntemi çok çabuk ve etkili sonuç veren bir yöntem gibi görünüyor. Ancak bu iş o kadar kolay değil ve ceza vermek güvenilir olmayan çok tehlikeli bir yöntem. Neden mi?
1. Bir kere ceza verirken yukarıdaki 4 şarta uymayan durumlar içinde olabilirsiniz. Mesela cezanızın şiddeti çocuğa çok hafif gelebilir, istenmeyen davranışı tekrar yapmasına engel olmak yerine artmasına neden olabilir. Ya da cezanızın şiddeti çocuğa ağır gelir, istenmeyen davranış sonlansa bile başka kötü sonuçlar ve sorunlar başlar.
2. Sonra, cezalar, çocuğa hem fiziksel hem de psikolojik zarar verir, ayrıca yetişkin çocuk ilişkisini de zedeler.
3. Cezayla denetlemekte , güçlü- güçsüz, kuvvetli-zayıf ilişkisi vardır. Ödülle denetleme kulağa hoş gelse de onda da aynı şekilde kuvvetli zayıf ilişkisi vardır. Birbirine denk olmayan güce dayalı böyle ilişkiler kısa süreli, değersiz ve zayıftır. Çocuğu sadece güçle kontrol etmek, ilişkiyi baştan çürük temeller üzerine oturtmak demektir. Güçle kontrol, esir- sahip, diktatör- vatandaş ilişkisine benzer.
4. Güçlüyseniz bile er geç, gücünüzü kaybedersiniz. Her güçlü günün birinde zayıfı denetleyemez hale gelir. Ebeveynlerin, eskiden uslu bir çocuktu şimdiyse hiç dinlemiyor diye yakınmaları güçlerini kaybetmelerindendir. Çocuk usluyken birden asi oluvermemiştir. Ergenlikle beraber gücü ele geçirmeye başlamıştır.
Ceza ve ödülle denetlemek, cezaların ve ödüllerin tükendiği gün tükenmek demektir. Çocuklar bir gün ödüllerini kendileri elde edebilecek hale mutlaka gelirler. Cezayla başa çıkabilecek hale de. O zamana dek çocuğu başka bir şey ile kontrol etmemişseniz, şimdi kontrolü çocuğa verdiniz demektir. Çünkü artık güç dengesi çocuğun lehine işleyecektir.
5. Ceza ve ödülle denetlemenin bir sonucu da, güç kullanmanın sonuçlarıyla baş etmek zorunda kalmaktır. Bu durum gücü kaybetmeyi kolaylaştırır.
“Gençlerin ana babalarının kendilerini değiştirmelerine, kendi düşüncelerine göre biçimlendirmelerine ve kendilerince doğru saydıkları biçimde davranmaları için baskı yapmalarına karşı geldiklerini görürüz. Bunlar olup biterken ana babalar çocukları üzerindeki denetimi neden yitirdiklerini bilemez, şaşırıp kalırlar.”
Çocuklar ve gençler, güçle kontrol edilmeye karşı mutlaka sizi hayli uğraştıran tepkiler verirler. Bir de o tepkilerle uğraşırsınız.
6. Ceza verme yönteminde önemli bir çelişki vardır. Uzmanlar sakın öfkeliyken ceza vermeyin diye uyarıda bulunurlar. Ceza vermeden önce kızgınlığınızın geçmesini bekleyin derler. Oysaki cezanın etkili olması için istenmeyen davranışın hemen ardından verilmesi şartına terstir bu. Beklerseniz ceza etkili olmaz, hemen ceza verirseniz öfkeniz yüzünden işin tadını kaçırabilirsiniz.
Evet bu maddeler, güçle yani ödül ve cezayla denetlemenin birkaç olumsuz yanı. Dahası da var ama şimdilik bunlar aklımızda kalsın.
Bu maddelerden anlaşılacağı üzere, çocuğa güç kullanarak söz dinletmek pek karlı ve akıllıca bir iş değil. Güç kullanarak yani dış etkiyle çocuğu yönetmek, hem çocuğa hem yetişkine çok zarar veriyor. Üstelik çocuğu sürekli ödül ve ceza gibi dış etkenlerle kontrol etmek, çocuğun iç etkenlerle kendini kontrol etme becerisini öldürüyor.
Ceza ve ödül vermenin çocukları terbiye etmede hiç yeri yok değildir, bir yeri vardır muhakkak. Ancak bu sanılanın aksine çok küçük bir pay olmalı. Bizim son dönem toplumumuzda, çocuk ve gençlere o kadar yoğun dış denetim uygulanıyor ki, iç denetimleri eksik kalıyor. Oysa çocuk ve gençlerin terbiyesinde esas olan, iç denetimlerini geliştirmek olmalı. Dış denetim, ancak çok zaruri durumlarda, başka çare kalmadığında dikkatle uygulanmalı.
Çabamız, çocuklarımızı dışarıdan ödül ve cezalarla kontrol etmek yerine, kendi ödüllerini içlerinde kendilerinin bulmasını sağlamak olmalı… ve cezalarını da vicdanlarında hissedecekleri pişmanlık gibi duygularla kendilerinin bulmasını sağlamak olmalı… İnşallah.
* Alıntılar ‘Çocukta İç Disiplin Mi, Dış Disiplin Mi?’ isimli kitaptan yapılmıştır. Dr. Thomas Gordon, Sistem Yayıncılık