Sevgili anababalar, her insanın anababa, yetişkin, çocuk benlik durumları olduğu gibi (5. yazıda TA da görmüştük) anne, baba, babaanne, dede, evlat, torun, teyze, dayı, amca, öğretmen, öğrenci, doktor, sürücü, yaya, sporcu, işçi, patron ….. gibi yaşam içindeki sıfatlarımız/sosyal rollerimiz de vardır. Bu rollerimizin de üstünde, en önemlisi doğaldır ki “insan” rolümüzdür. İnsan ilişkilerinde bu rollerle var oluruz.
İlişkilere baktığımda, insanların bu sosyal rollerini çoğunlukla birbirine karıştığını görüyorum. Örneğin bir öğretmen okuldan çıkınca artık öğretmen değil, insan, anne…. rolleriyle iletişim kurması gerekirken farkında olmadan öğretmen rolüne devam edebiliyor. Bir öğretmenin mesleğini bilmeden , onun öğretmen olduğunu çok kolaylıkla anlayabildiğinizi fark etmişsinizdir. İşte rol karmaşası dediğim şeyle bunu anlatmak istiyorum.
Şimdi sorum şu: Çocuğunuzla iletişim kurarken hangi sosyal rolünüzü kullanıyorsunuz? “Anne ya da baba rolümü” dediniz değil mi? Bu yanıt yarı doğru, daha doğrusu eksik. Doğru yanıt şöyle olmalıydı: “Sorunsuz alanda anababa rolümü, sorunlu zamanda insan rolümü kullanırım” Doğal olarak bu yanıtı verebileceğinizi beklemiyordum. Çünkü şimdiye kadar hiçbir anne ya da baba böyle bir yanıt vermedi. Ancak öğrendiklerimizi hatırlayarak doğru yanıtın bu olduğunu görebilirsiniz.
*5. Yazıdaki “TA” da anababa benlik durumumuzun nesilden nesile geçirmek istediğimiz her şeyi barındırdığını söylemiştim.
*10.yazıdaki “Sorun Kimin” konusunu işlerken de çocuğun sorunu olduğunda iletişim biçimimizin Etkin Dinleme; çocuk bize sorun yarattığında iletişim biçimimizin Ben Diliyle konuşma; aynı sorunun ikimize birden dert olduğu durumlarda da iletişim biçimimizin çatışma çözme olması gerektiğini söylemiştim. Eğitimin ise ilişkide sorun olmadığı zaman diliminde/sorunsuz alanda yapılabileceğini bir tablo ile göstermiştim.
Şimdi bu iki bilgiyi birleştirelim. Anababa çocuk çaprazında bir ilişkinin üst-ast ilişkisi olduğunu hatırlayalım. Üst-ast ilişkisi ne zaman olabilirdi? Sorunsuz zamanda. Sorunsuz zamanda doğrular- yanlışlar, güzeller-çirkinler, iyiler-kötüler, …..meliler-……malılar, görgü kuralları, değerler vb. çocuğa öğretilir. Başka bir deyişle sorunsuz zamanda üst-ast ilişkisi içinde anababa benlik durumumuzla/ rolümüzle iletişim kurmamızda hiçbir sakınca yoktur. Ama sorunlu zamanda üst-ast ilişkisi içinde anababa rolünüzle çocuğa bunları öğretemezsiniz. Sorun varken duygu yoğunluğu vardır. Duygular öndeyken akıl geridedir. Nesilden nesile geçireceklerimiz /eğitim duyguların, özellikle olumsuz duyguların olmadığı sorunsuz alanda verilmelidir.
Ben Dilini kullandığımız zaman sorunlu zamandır. İşte bu nedenle çocuğumuz bize bir sorun yarattığında anababa benlik durumumuz ile/anne ya da baba sosyal rolümüzle iletişim kurmamalı, insan rolümüzle -eşit değerde insanlar olarak- iletişim kurmalıyız.
Ben Dili, anne Ayşe’nin anne rolünü geriye alıp yalnızca insan Ayşe’yi öne çıkartıp o anda neden rahatsız olduğunu, hangi duyguyu hissettiğini çocuğa anlatan, çocuğa insan Ayşe’den bilgi veren, bu nedenle de TA daki yetişkin yetişkine eşit bir ilişkinin doğmasına izin veren bir iletişim biçimidir.
(Prof. Üstün Dökmen bir kitabında “Sıcak bir yaz günü buz gibi bir bardak suyu doktor Ayşe içmez, Ayşe içer” diyerek bu rol karmaşasını çok sade bir biçimde anlatmıştı.)
Eğer anne insan rolüyle Ben Dilini kullandıktan sonra “İşte annecim onun için yapma/ yap” derse, aynı cümle içinde çocuk annesinin hem insan hem de anne rolünü aynı anda görmüş olur ki bu çocuğun kafasını karıştırır. Gordon buna “Kılık değiştirmiş Sen Dili” diyor. Ben dili ile başlayıp çocuğun davranışını değiştireceğine güvenmeyip arkasından ona ne yapmasını söyleyen Sen Dili ile bitirmek…
Özetlersek çocuk bize sorun yarattığında insan rolümüzle Ben Dili kullanmak ve konuşmayı bu noktada kesmek; neden o davranışı yapmaması/yapması gerektiğini ise örneğin akşam onu yatırdığımızda sohbet ederken, sırtına masaj yaparken yani sorunsuz bir zamanda anababa rolümüze geri dönerek anlatabiliriz. Zaten bunu yapmalıyız da. Anababa rolümüzü kullanmamız çok önemli. Çocuğumuzu bu rolümüzle eğitiriz. Ama bu rolümüzün etkili olabilmesi onu doğru zamanda kullanmamıza bağlı. Çünkü yanlış zamanda kullandığımızda iletişim engeli yaratmış oluyoruz.
Örnekleyelim:
Beş yaşındaki kızınız “Anne tabakları masaya ben götürebilir miyim?” diye soruyor. “Bunlar sana ağır gelir” diyorsunuz. “Hayır ben taşıyabilirim,” diyor. Ama birkaç adım sonra üst üste duran tabaklara hakim olamayıp elinden kayırıp düşürüyor. Geleneksel eğitimde yaptığımız nedir? “Ben sana ağır gelir demedim mi? Beğendin mi yaptığını? Gitti güzelim tabaklar………….”
Anne hiçbir şey söylemese de zaten çocuğun yaşadığı olumsuz duyguları vardır. Üzüntü, pişmanlık, yetersizlik, beceriksizlik, utanma gibi. Bir de üstüne paylanma, suçlanma geldiğinde “Annem de söylediğine göre ben gerçekten beceriksizin tekiyim” düşüncesi çocukta yerleşmeye başlar. Bu gerçeği yüzüne vurduğu için kendi ile ilgili duyguları yanında bir de annesine duyduğu kızgınlık eklenir.
(Ya çocuğun yapmak istediği şeyi yapamayacağına olan inancımız kesinse izin vermeyeceğiz ya da izin vermiş ve dediğimiz de olmuşsa susup eğitim için sorunsuz zamanı bekleyeceğiz. )
Böyle bir durumda iletişim biçiminin Etkin Dinleme olduğunu hatırlıyorsunuzdur. “Zaten iki ayağım bir pabuca girmişti, sinirlenmişim, ne Etkin Dinlemesi?” diyebilirsiniz. Amacınız başarmak, büyüdüğünü size göstermek ve bu nedenle de boyundan büyük işlere kalkışma cesaretini gösteren parmak kadar çocuktan öç almak ise, söylenecek bir şey yok. Soru böyle gelince hiçbir anababanın buna evet diyeceğini sanmıyorum. Ama çocuğun hissettiği sonuç bu oluyor ne yazık ki. Çocuk doğmayı kendi istemedi…. Eğer onu dünyaya getirmişsek birinci sorumluluğumuz onu sağlıklı ve mutlu bir insan olarak yetiştirmek. Bunu sağlamanın bir yolu da onun kendine ve büyüklerine saygısını yok eden Sen Dili yerine Ben Dilini kullanmaktır.
Ben Dili AB nın insan rolünü AB rolünün önüne çıkartır. Ben dili çocuklara AB larının da kendileri gibi üzülen, kızan, sevinen, korkan birer insan olduğunu gösterir ve korkunun yerini güven, saygı ve yardımlaşma alır.
Şimdiye kadar sorun olduktan sonra kullanacağımız 4 basamaklı Ben Dilinden söz ettik. Oysa sorunlar oluşmadan da kullanabileceğimiz Ben Dili Türleri var:
Olumlu Ben Diline ne yazık ki çok yabancıyız. Çünkü eğitim sistemimiz yanlışı düzeltme üzerine kurulmuş. (Okullarda not verme sistemi de öyle. Çocuğun yapamadıkları ölçülür. Yaptıkları ölçülseydi sonuç aynı olsa da çocuk üzerindeki etkisi farklı olurdu) Oysa çocuk eğitiminde şöyle bir ilke vardır: “Çocuğun hangi davranışı fark edip söylenirse o davranış yerleşir.” Eğer kabul edemediğimiz bir davranış çok önemli değilse görmezden gelmek, çoğu zaman o davranışla ilgili yüzleşmekten çok daha eğiticidir. Çocuk başka bir zamanda bunun tersi bir davranış gösterebilir. İşte o zaman Olumlu Ben Dilini kullanarak “…….yapman beni ne kadar rahatlattı/sevindirdi/mutlu etti/hoşuma gitti……” demek olumsuzu söylemekten çok daha etkili olacaktır.
Bir örnek:
Eski evimiz tren yolunun hemen kenarında idi. Raylarla sitemizin binaları arasında daracık bir yaya yolu vardı. Trenler sanki bahçemizin içinden geçiyor gibiydi ve DDY nın hiçbir koruyucu önlemi yoktu. Çocuklarımızı bu tehlikeye karşı yalnızca eğiterek korumaya çalışıyorduk. Ne yazık ki insanlar yakınımızda alt geçit olmasına karşın rayların üstünden geçmeye çalışıyor ve sık sayılabilecek ölümcül kazalar oluyordu. Bir gün sitemize gelen bir misafir gelen bir babanın 2,5 yaşındaki oğlu da bu kazalardan birinde yaşamını yitirdi.
Mahallemizde çocukların oyun oynama şansları vardı o zamanlar. Çocuklar toplanır konuşur, oynarlardı, ama anneler bu grubun içindeki bir çocukla (Adına Ali diyelim) çocuklarının bir arada olmalarından çok rahatsız olurlardı. Çünkü Ali’nin uyuşturucu madde kokladığı ve çevreye zarar verdiği biliniyordu.
Annesi onu dünyaya getirirken ölen, kadersiz Can’ı kaybetmemiz bizi derinden yaralamıştı.Tüm komşular minicik mezarın başındaydık. Büyüklerin yanında bir çocuk çılgın gibi mezara iniyor, çıkıyor ve ne yapması gerekiyorsa, elinden gelenin en iyisini büyükleri bile geride bırakacak kadar büyük bir gayretle yapıyor ve bir yandan da gözlerindeki yaşları silmeye çalışıyordu. Ali’ydi bu yeni yetme genç.
Birkaç gün sonra çocuklar yine duvarın üzerine oturmuş konuşuyorlardı. Ali’yi gördüm ve balkondan “ Ali biraz buraya gelebilir misin?” diye seslendim. Beni duydu ama duymazdan geldi. Yine seslendim, diğer çocuklar da ona bakınca bana doğru yürümeye başladı, yaklaşınca “ Ben bir şey yapmadım ki” dedi. Herkes onu paylayıp, itip kaktığı, vebalı gibi yaklaştığı için benim de bir nedenle onu eleştireceğimi düşünmüştü demek ki. Onu karşılamak için merdivenlerin yarısına kadar indim ve birlikte eve girdik. Can’ın defnedilmesinde nasıl cansiperane çalıştığını gördüğümü, bundan ne kadar etkilendiğimi ve yaşından beklenmeyecek bu olgunluğu için ona saygı duyduğumu söyledim. Ne diyeceğini bilemeden gitti.
Bir büyükten belki de ilk defa olumlu bir geri bildirim alıyordu, bilemem. Ama bundan sonrası çok etkileyiciydi. O da bana bir şeyler yapma ihtiyacını hissetmeye başladı. Arabama çocukların dayanmasına bile izin vermiyordu, çizilmesin diye. Beni gelirken görürse, mahalleye girmek için geçmek zorunda olduğumuz keskin dönemecin başına koşar, yolu kontrol eder, bana gel ya da dur işareti yapar ve beni geçirip oyununa dönerdi. Olumlu Ben İletisinin etkisi benim için hiç de şaşırtıcı değildi.
Bir yazımda demiştim, doğru insan-yanlış insan yoktur, doğru davranış-yanlış davranış vardır. Ali belki de başka anababa elinde, başka koşullarda yetişseydi bambaşka bir çocuk olurdu. Kendini ailesi ve yakın çevresinde var ve değerli hisseden hiçbir genç madde bağımlısı olmuyor ya da davranış bozukluğu göstermiyor.
O çocuğu hiç unutmadım.
Önleyici Ben Dili sorun olmadan önlem almak için kullanılır.
Tabak örneğinde Önleyici Ben Dili nasıl olabilirdi?
“ Beş tabak senin için çok ağır, taşıyamamandan korkuyorum. Kırılmaları beni üzer” Böyle bir cümleye karşılık çocuğunuz “Azar azar taşısam olur mu?” diyebilir. Ben dilinin amacı da bu aslında. Çocuğun düşünmesini sağlamak. Kendi istediğini yaparken bu isteği annesinin kabul edebileceği şekle sokabilmesini sağlamak. Yoksa Ben Dili çocuğun yaramazlığından bizi kurtaracak geçici çözümler bulmaktan öteye geçemez.
Bildirici Ben Dili de Önleyici Ben Dili gibi işlev görür. Hem kendi durumunuzu, hem olabilecekleri/olacakları çocuğa bildirmenin ve böylece sorunları önlemenin bir yoludur.
Ben Dilinin bu türü Gordon’la tanışmadan önce de kullandığım bir yöntemdi. Bir gün eve gerçekten çok yorgun gelmiştim ve henüz ilk okula giden oğluma “ Bu gün benim için çok zor bir gündü. Yorgunum, eğer sinirli davranırsam seninle ilgili olmadığını bilmelisin” demiştim. Bana “Sana nasıl yardım edebilirim?” demişti. Ben Dili çocukta gerçekten yardım isteği doğuruyor.
Bildirici Ben Dili sanırım en çok çocuğu doktora götürürken anababaların işine yarayacak bir beceri. Çocuklar için belirsizlikler korku yaratır. Bu nedenle özellikle yeni bir doktora gidilecekse doktorun nasıl biri olduğunu, muayenehanesini, onu nasıl muayene edeceğini, iğne olacaksa “hiç acımayacak” deme yerine ne kadar acıyabileceğini, ama bu acının anlık olacağını ve onun dayanabileceği şiddette olacağını vs. anlatmak doktorda olabilecek sorunların önüne geçebilir.
Çocuğa yabancı olan her durumla ilgili kullanılabilir. Örneğin ilk kez tiyatroya götürüldüğünde nasıl bir yer olduğunu ve izleme adabını anlatmak da hem sorunların önlenmesini hem de eğitimini sağlayabilir.
Tepkisel Ben Dili çocuğa “hayır” demenin gerekçeli yoludur. “Hayır sana yemekten önce çukulata vermek istemiyorum, çünkü iştahın kapanacak diye korkuyorum” demek; “ Hayır yemekten önce çukulata yiyemezsin, sonra yemek yemezsin ” demekten ne kadar farklı değil mi? Birinci örnekte anne “üst” değil, ikincide “üst”. Birincide çocuk bir formül bulma için özgür, ikincide değil……. uzatılabilir.
Yüzleşici Ben Dili geçen yazıda incelemeye başladığımız, dört basamaklı, kabul edilemeyen davranış ortaya çıktıktan sonra kullanılan tür.
Ben Dili Ne zaman kullanılmalı?
1-Çocuğun davranışı anababaya sorun yarattığında
2-En son beceri olarak
Gordon şu zamanda kullanın gibi bir şey söylemiyor. Ancak, henüz sorunlu zamanda üst-ast ilişkisi içindeyseniz, yani iletişim engellerini kullanıyorsanız, Etkin Dinleme ile duyguların anlaşılmasının ne güzel bir şey olduğunu, kendisini nasıl var ve değerli hissettiğini çocuğunuza yaşatmamışsanız ve zehirli, aşağılayıcı Sen Dilini kullanıyorsanız ve aranızda çatışma çıktığında “Benim dediğim olacak” yaklaşımındaysanız boşu boşuna Ben Dili kullanmak için çabalamayın derim. Çünkü çocuk ilişkiniz içinde kendini var ve değerli hissettiği, yani duygu, düşünce ve isteklerinin kabul gördüğünü anladığı zaman, o da sizin duygu, düşünce ve isteklerinize saygı duymaya başlayacaktır. İşte Ben Diliniz o zaman sonuçsuz kalmaz. Çocuklar kabul gördükleri ortamlarda sorun çıkarmazlar.
Geçersiz olduğu durumlar:
1-Çocukta sorun varsa Ben Diliniz etkili olmaz. Arkadaşınız gelmiş sohbet ediyordunuz miniğiniz geliyor “Anne biraz gelir misin?” diyor. Siz “Şimdi gelemem, arkadaşımı çok özlemiştim, konuşuyoruz” dediniz ama o ağlamaya başlyor. Belli ki bir sorunu var. Ben diliniz tabii ki etkili olamaz. O zaman yapılacak şey vites değiştirip Etkin Dinlemeye geçmektir.
2- Somut etki yoksa Ben Dili geçmez.
Bir örnek:
Çocuğum orta birinci sınıftaydı. Bir tatil günü babasıyla yan yana oturmuş televizyon seyrediyorlardı. Onların yanına geldiğimde manzara şöyleydi: Oğlumun bir ayağı yerde diğer bacağı kanepenin arkasında, ayağı babasının başına doğru ve aynı hizada. Eğildim ve kulağına yavaşça “Ayağın babanın yüzüne doğru uzanmış” dedim, o da bana yavaşça “Değmiyor ki” dedi.
Evet somut etki olmadan Ben Diliniz geçmez. Peki bu durumda olan biten nedir? Bu durumun benim üzerimde somut, elle tutulur bir etkisi yok ama yine de bana dokunuyor. Neyime dokunuyor? Değerlerime. Ben dili geçmeyecek diye kullanmayacak mıyım? Tabii ki kullanacağım. Çocuğum böyle bir oturuş biçimini kabul edemeyeceğimi bilmesi, beni tanıması için.
Akşam televizyonda bir spor tartışma programı vardı. Birçok futbolcu ve Mustafa Denizli katılımcıydılar. Hemen oğlumu çağırdım ve hangilerinin oturuşunun gözüne güzel göründüğünü sordum. O da benim gibi Mustafa Denizli’nin oturuşunu beğenmişti. Çünkü diğerleri bacaklarını açmış yatar gibi oturmuşlardı. “ Sabah sana bunu anlatmak istemiştim” dedim. Evet eğitimde sorunsuz zamanın değeri….
3-İhtiyacı çok fazla ise Ben Diliniz geçmez. Televizyonda izlemeyi çok istediği bir program varken Ben Dili ile onu ders çalışmaya gönderemezsiniz.
4-Gerçek duygularınızı yansıtmıyorsa da ben diliniz geçmez. Gordon’un güzel bir örneği vardır. Bir annenin küçük oğlu bebeğinin başına tenis raketiyle vuruyor, anne de sakin sakin kardeşinin başının yarılacağından korktuğunu söylüyor, ama çocuk vurmayı sürdürüyor. Böyle bir durumda Ben Diline bile gerek olmadan raket çocuğun elinden kapılır ve sonra çocuk kucağa alınıp “ Raketle kardeşinin başına vurduğunda başı kanayacak diye ödüm koptu” denilebilir.
5-Yönlendirme amacıyla kullanılıyorsa ben dili geçmez. Gerçekten rahatsız olmadığınız halde çocuğu eğitmek için rahatsızmış gibi görünerek, yani rol yaparak kullandığınız Ben İletiniz çocuğunuz tarafından çok kolayca anlaşılır ve gerçek Ben İletilerinizin kabulünü de olumsuz etkiler.
Ben Dilinin riski var mıdır? Evet vardır. Sen Dili kullandığımızda karşımızdakine kendimizden bir şey vermeyiz. Sen Dilinde duygularımız, düşüncelerimiz yoktur. Sen Dilimiz etkili olmayınca kendimizi aşağılanmış hissetmeyiz, çünkü yine karşımızdakini suçlarız.
Oysa Ben Dili ile konuşmak insanın kendi iç dünyasını tüm çıplaklığı ile karşısındakine açması demektir. Ben Dili etkili olmadığında kişi kendisinin önemsenmediğini, duygu ve düşüncelerinin reddedildiğini hisseder. Belli etmese de kırılır, gücenir. İşte bu nedenle de Ben Dili çatışma çözmeden önce son beceri olarak kullanılmalıdır diyorum. Ama bu riske değer mi? Evet. Ben Dili ile rol yapmadan açık, dürüst, dolambaçsız bir iletişim ile ilişkilerinizin hep sağlıklı kalması bu riske değmez mi?
Ben Dilinin Etkilerini özetleyelim:
1- Uygulayanın kendi duygularının bilincinde olmasını gerektirir.
2- Sorumluluğu çocukta bıraktığı için onda sorumluluk duygusunu geliştirir.
3- Benlik saygısını ve buna bağlı özgüven duygusunu arttırır.
4- Yetişkin benlik durumunu büyütür/güçlendirir.
5- Çocuğun kendi kararlarını vermesini sağladığı için bağımsızlaştırır.
6- Anne babasının duygularına duyarlı hale getirir.
7-Çocuğun kendi kendine iç ödülünü almasını sağlar.
Bir örnekte tüm bu etkileri görebiliriz:
Yıllar önce bir özel ilkokulda Etkili Öğretmenlik Grup Çalışması yapıyordum. Öğretmenlerden biri riskli bir hamilelik süreci yaşıyormuş. Doktoru rapor alıp yatak istirahati yapmasını istemiş. O ise rapor almadan önce Ben Dilini kullanmayı düşünmüş. Üçüncü sınıfı okutuyormuş. Çocuklarına “Biliyorsunuz bebeğim olacak, doktorum yorulmamamı, yoksa bebeğimi kaybedeceğimi söyledi. Ama ben de rapor alıp sizi yabancı bir öğretmene bırakmak istemiyorum, ne yapacağımı şaşırdım” demiş. Çocuklar hemen çözüm üretmeye başlamışlar: Biri “Siz hiç kalkmazsınız, tahtaya söylediklerinizi ben yazarım.”, diğeri “Benim boyum senden uzun yukarıya ben yazarım aşağıya sen yazarsın”, bir başkası “Ben de tahtayı temizlerim”….Bu böyle sürüp gitmiş ve kimin sınıfı havalandıracağı, kimin öğretmenin yemeğini getireceği, kimin sınıfı havalandıracağı vb. kararları almışlar. Öğretmen de rapor almadan üç ayını tamamlamış. Bunu gruba bir sonraki öğretim yılı başında yaptığımız “Nasıl gidiyor toplantısı”nda anlatmıştı. Öğretmen “Çocuklarım o üç ay içinde büyüyüp olgunlaştılar” demişti.
Kendilerine güvenilen ve fırsat verilen çocukların özgüvenleri ve öz saygıları artar.Daha önemlisi yaşamlarını denetleyebildiklerini düşünürler. Aynı zamanda kendilerini, içinde bulundukları ortamda kararların alınmasında ve kuralların konulmasında büyüklerle eşit hakları olan, ekibin parçası, bir “birey” olarak hissederler. Bu yaklaşım, demokrasi ve işbirliği çerçevesinde kararlar alınan her ailede ve sınıfta daha yakın ve sıcak ilişkilerin kurulması anlamına gelir.
Ve tabii ödül/ceza gerektirmez.
Ama çocuğun tüm hissettikleri onun iç ödülüdür. Ödülünü kendisi alır.
Tıpkı ED de olduğu gibi psikolojik kasları güçlenir büyüdüğünü hisseder.
Son bir karşılaştırma ile etkili iletişimin alt yapısının 6. Basamağını da bitirmiş oluyoruz.
Önümüzdeki yazıda güç kullanmanın olumsuz sonuçlarını işlemeye başlayacağız.
Tüm uğraşlarınız kolay gelsin.
(Birsen Özkan yazılarından metin ya da resimlerden alıntı yaparken lütfen yazarın adını belirtiniz. Kaynak göstermeden alıntı yapmak 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasasına göre suçtur.)