6 gün önce bizim aile (eşim, ben,çocuklar) ve bir aylığına Türkiye’ye gelen kızkardeşim ve eşi, yani 4 yetişkin 2 çocuk seyahate çıktık. Çanakkale, Balıkesir, Isparta, Antalya’ya uğradık. Şu an Mersin’deyiz. Yarın Konya üzerinden Bursa’ya geçiyoruz kısmetse. Bursa’da bir hafta 10 gün konakladıktan sonra İst’a döneceğiz.
İki çocukla seyahat ederken:
– Bir yerde yemek yeniyor, herkes yerken ben çocuklara yediriyorum. (Biz yemeğe oturmadan çocukları yedireyim girişimlerim başarılı olamıyor. ) Herkes tam doyuyor ben yeni yemeye başlıyorum. Millet beni bekliyor kibarca. Ayrıca deminden beri yiyormuş gibi göründüğüm için herkes 1 porsiyon yerken ben 2 porsiyon yiyormuş gibi de görünebiliyorum. Bazen de gerçekten yiyorum 🙂
– Arabadan inerken herkes 1 sn içinde iniyor. Ben kızın ayakkabısını giydir, oğlanın hırkasını giydir, alt alma çantasını yanına al, yemek çantasından birşeyler alsam mı acıkırlar mı acaba, bebek arabasını alalım mı yoksa almasak daha mı kolay olur, oğlan çişi kaçırır mı bavuldan yedek kıyafet alsam mı derken milleti baya bekletiyorum.
– Station arabamızın bagajı ağzına kadar dolu, bagajı tezgah gibi kullanıyoruz. Lazım olan şeyleri elimizi arkaya atıp alıyoruz. Bulamadığımız zaman bagajın üstüne abanıp karıştıra karıştıra buluyoruz. Sürekli bu şekilde karıştırılan bagajın karışık görüntüsü seyahat portremizi çok güzel çiziyor.
– Molalarımızda çöplerimizi atıyoruz ama arabanın içi yenilen ve içilen herşeyden pektabi çok izler taşıyor. Arabaya her girişimde bu arabanın iyi bir temizliğe ihtiyacı var, acaba temizleyecek insanlar ne düşünecek diye düşünmeden edemiyorum.
İki çocukla çok duraklı böyle bir yolculuğun artıları da çok. Her gittiğimiz yer değişik vekeşfedilecek yeni bir mekan. Bu çocukları çok mutlu ediyor. Uykularını almış karınları da toksa mutlu ve coşkulu oluyorlar.
Yolculuğumuzun ilk durağı Çanakkale idi. Bir gece Gelibolu’da kaldıktan sonra ertesi gün Gelibolu yarımadasını ve şehitlikleri gezdik.
İst’a dönünce Çanakkale hakkında daha detaylı bir şeyler yazacağım kısmetse. Okul yıllarımızda 18 Mart’ta andığımız ve zaten yapmaları gerekeni yapmışlar gibi düşünüp fedakarlıklarını çok anlamadığımız (en azından kendi adıma) şehitlerimizin insanın aklını zonklatan bir mücadele verdiklerini ilk olarak Gallipoli filmiyle anlamıştım. Arabamız Gelibolu yarımadasında ilerlerken çocuklardan fırsat bulduğum kadarıyla daha önce başladığım kitabı okumaya çalıştım. Kitapta Çanakkale savaşları detaylarıyla hikayemsi bir şekilde anlatılıyor.
Bir gecede binlerce kişinin öldüğü Kanlı Sırt’taki otlarla kaplanmış siperlerin fotoğraflarını çekerken ayaklarımın altında nice şehitlerin bulunduğunu düşünerek ezildim. Conk Bayırındaki güzel manzaraya bakarken ve daha bir çok yeri gezerken kıyılardan karaya çıkan düşman askerlerinin oradan nasıl göründüğünü düşündüm.
En hazini de etleriyle siper olup süngülere 5’er 6’şar giren askerlerimizin zaferine rağmen, 1918’de Osmanlı mağlup ilan edilince İngilizlerin elini kolunu sallaya sallaya İstanbul’a girmeleri ve asker çıkarmalarıydı. Conkbayırındaki manzaraya bakarken içimi hüzünlendiren bir çok düşünceden daha sonra bahs edeceğim.
İçimden şöyle dedim şehitlerimize: Bugün sizi ziyarete gelen insanlar özgürlüğün bedelini nasıl ödediğinizi bilmese de ilgilenmese de, yanıbaşınızda mezarlıkta düğün yapar gibi konserler ve şenlikler yapılsa da Allah biliyor sizin neler yaşadığınızı, Allah biliyor pislik içinde hastalık ve yokluk içinde nasıl savaştığınızı, Allah biliyor herbirinizin özel dünyasında neler hissettiğini Sizin yaptıklarınızın değerini ne kadar anlamaya çalışsam da ben de takdir edemiyorum, Allah size yaptıklarınızın mükafatını inceden inceye kat kat versin diye dua ettim.
Şehitlik mertebesiyle zaten en büyük mükafat verilmiş olsa da, yine de, yaptıklarının karşılığını kat kat alsınlar diye dua ettim.
Çanakkale’yi ve yolculuğumuz esnasında beni şaşırtan şeyleri paylaşmaya devam edeceğim. Tekirdağ’da bir tek ayçiçeği tarlası göremediğimizi her yerin kanola tarlalarıyla kaplı olduğunu, Antalya ve Mersin etrafındaki kilometrelerce sera görüntülerinin beni nasıl şaşırttığını.
Şimdilik bu kadar,
Sevgilerle