Haftasonu, çocuk yalan söyleyince napılır konusunda epey deneyim kazandım.
Çocuklar oynarlarken kızım bir oyuncağın çubuk şeklindeki çıkıntısını çıt diye kırdı. Ve kırdığı şey çok önemliydi çünkü 2 tane arabanın biri bu çubuğa takılarak fırlatılıyor ve birbirine takılmış raylardan oluşan dönerli araba yolunda 1 sn içinde yarışıyorlardı.
Aynı parçadan 1 tane daha vardı, daha önce onu da kırmıştı. Böylece koskoca bir set işe yaramaz duruma geldi.
Ben o sırada odadaydım, evet Zührenur yine halletti diye düşünüyorum ama sessizliğimi korumaya çalışıyorum.
Oğlum atıldı: “Anne, kardeşim bunun çubuğunu kırdı”
Kızım: “Hayır anne yanlışlıkla oldu”
Çok sinir bozucu bir durum!
Yalanını asla çocuğun yüzüne vurmamak gerektiğini biliyorum. Çocuk olsun büyük olsun, bir insanın yalan söylediğini anlayınca, perdeyi yırtmamak gerekiyor bence. Çünkü o zaman daha da ısrar ediyor kendini korumak için ve iyice yüzsüzleşiyor. İlişki daha da kötüye gidiyor.
Üstün Dökmen “Bazı anne babalar, çocuğun yalanını yakalayınca lüfer yakalamış gibi sevinir.” diyor ya hani. Bu benzetmesi aklımdan çıkmaz. “Gördüm ben! Gözümün önünde oldu, niye yalan söylüyorsun” gibi saçma bir diyaloğa girmek hiç güzel değil, mantıklı da değil.
Ağabeyiyle birlikte “bilerek kırdın, hayır yanlışlıkla, hayır bilerek kırdın, hayır yanlışlıkla..” şeklindeki söylenmelerini kestim.
Çocuklar ben yanlışlıkla mı oldu bilerek mi oldu onunla ilgilenmiyorum. Zührenur ister yanlışlıkla olsun ister bilerek olsun, artık o arabaları fırlatmayacaksınız ve bu setle oynayamayacaksınız, biliyorsun değil mi? İşte ben buna üzüldüm. Yazık oldu bence dedim.
O yine “Ama anne yanlışlıkla oldu” dedi.
Kızım tamam. Yanlışlıkla olsa bile, bak artık bir işe yaramayacak bu çubuk olmayınca, arabalar gitmeyecek bu rayların üstünde değil mi, işte ben buna çok üzüldüm” dedim. “Anlıyorsun değil mi? ” dedim
Anlıyorum dedi.
Sitede daha önce de yazmıştım. Her çocuk yalanı dener. Biz hiç denemedik mi yani. Yalan söyleme huyunun çocukta geçici mi kalıcı mı olacağı ise bizim tavrımızla ilgili bence.
Ebeveynlikte insanı en çok tuzağa düşüren, çocukta bir hata görünce “çocuğum hep böyle mi olacak” korkusu ve ardından gelen PANİK herhalde diye düşünürüm hep.
Çocuk anne babaya saygısız davranmayı dener, bazen tekme atmayı dener, bazen küfürü dener, dener de dener. Bazen de yalanı dener. Zaten denemeli. Denemek insan olmanın gereği.
Buradaki yanlış tavır, benim çocuğum asla böyle olamaz diye paniğe kapılıp çocuğa “NAPIYORSUN BAKIYIM SEN! BİR DAHA GÖRMİYCEM, DUYMIYCAM” diye çıkışmak olsa gerek..
Ve. Ve. Ve..
Yalan söyleyen çocuğumuz varsa, onu yalana teşvik eden birşeyler yapmış olabiliriz.
Bizim evde babamız tarafından kullanılan, aslında hesap sorma amaçlı olmayan ama öyle bir ağız alışkanlığı gibi bir replik var mesela.
Kim dağıttı bakayım burayı?
Kim çizdi bu duvarı?
Kim yamulttu bu çatalı?
Kim kim kim!
E bu soruya çocuğun ben ben ben diye cevap vermesini beklemiyoruz herhalde. Başlarda doğruyu söyleseler bile, doğru söyleyince az buçuk azar işitildiğini anlayınca söylememeye sonra inkar etmeye başlıyorlar.
Bende de çocuklar hata yapınca çıkışmak yerine yapmadan önce engelleme güdüsüyle aşırı bir uyarma var galiba. Bu kırılsın istemiyorum, şu bozulsun istemiyorum diye çok fazla söylüyorum. Normalin üstünde. Uyardığım konularda bir hata yaparlarsa korkup söyleyemiyor sanki.
Evet biraz öz eleştiri lazım.
Herkesin, özellikle çocukların hata yapma özgürlüğü olmalı.
Ve yalan söyleMEME özgürlüğü olmalı. Yani benim önceden uyarmalarım, hesap sormalarımız, verdiğimiz başka tepkiler falan çocuğu yalana itmemeli. Yalan söylemek onun için kurtuluş olmamalı.
Değil mi?
Başka bir öz eleştiri de, acaba ben yalan söyleyerek çocuğa örnek oluyor muyum? sorusunun cevabında olabilir.
……………….
Tabi işin ayrı bir tarafı şu, kızım başkalarından da görmüş olabilir yalanı. Kızımın yuvada bir arkadaşından öğrendiğini de düşünüyorum bazen. Birinden görmüş de örnekliyor gibi, bilerek bir zarar yapıp ardından yanlışlıkla oldu diyor ve hafif sırıtıyor.
Başka bir arkadaşından gördüyse ben gidip elalemin çocuğunu değiştiremem, öğretmene yuvaya filan da söylemem. Onlar napsın, o çocuğun yalan söylememesi öğretmenin elinde değil ki.
…………………….
Benim çözüm önerim aslında çözümüm, her zamanki gibi durumu ve duygularımı konuşmak:
– Bu set artık oynanamaz duruma geldi ve çok üzüldüm yazık oldu.
– Oyuncakları kim dağıttı önemli değil ama ortalık korkunç dağınık görünüyor ve bu iş bana kalırsa beni çok yoracak.
– Bu duvar çizilince çok çirkin olmuş ve kirli görünüyor.
– Yamulmuş kaşıkla yemek yemek gerçekten çok zor oluyor.
Bu gibi cümlelerle çocuğun VİCDANINA seslenmiş oluyoruz bence.
Ve çocuklara, sorunsuz zamanda yalanın kötülüğüyle ilgili hikayeler masallar anlatarak üstesinden gelebiliriz.