Antibiyotiklerin zararlarını, vücut direncini nasıl düşürdüğünü artık bilmeyen yok. Hasta çocuğu antibiyotik kullandığı için üzülmeyen anne de görmedim bugüne kadar. İstememesine rağmen bir çok anne çocuğu doktora götürüp antibiyotikleri kabulleniyor, çünkü antibiyotik kullanmasa ne yapacağını tam bilemiyor, bilse de uygulama cesareti kendinde bulamıyor. Cesaret bulamamasının başlıca sebebi “zavallı çocuk acılar içinde kıvranıyor, siz hala doktora götürmüyorsunuz” diyebilen çevrenin veya şefkatli büyüklerin telkinleri. Bir diğeri de ya doktora götürmezsem çocuğa kötü bir şey olursa kaygısı.
(Allahtan bizim yanımızda bu sefer annem yoktu. Yoksa bir önceki hastalıkta olduğu gibi bu çocuğu doktora götürün telkinlerine dayanamazdık. )
3 yıl önce okuduğum Yitik Şifanın İzinde Gerçek Tıp (Dr. Aidin Salih) kitabı, modern tıbbın her hastalıkta özellikle çocuk hastalıkları konusunda ne kadar büyük hatalar içinde olduğu konusunda beni ikna etmişti. Modern tıp, hastalıkları değil de hastalıkların belirtilerini yok edip hastanın kendisini iyi hissetmesine sebep olacak çareleri buluyordu.
Örneğin, ateşi çıkmış bir çocuğun vücudu hastalıkla mücadele ediyor anlamına geliyorken, ateş düşürücü verip çocuğun mücadelesini durdurmuş oluyorduk. Bunun yerine mücadeleyi durdurmadan, ılık duşlarla ve sirkeli su kompresleri ile ateşin çocuğa zarar vermeyecek noktada kalmasına çalışmak gerekiyordu.
O kitapta öğrendiğim her şeyi sitede yazabilmek isterdim. Şimdilik bu konu hakkında bildiklerimi aktarayım ve bizim hikayemizle devam edeyim.
– Hasta bir insanın tedavisi, hasta aç kaldıkça kolaylaşıyor. Çünkü vücut, kuvvetini yemekleri sindirmeye harcamamış oluyor. Ayrıca aç kalan vücut yiyecek bulamayınca ilk önce toksinlere ve hasta hücrelere saldırıyor ve onları yiyor. Böylece hasta hücreler sindirimle atılmış oluyor. Hasta insanların içinden gelen “canım istemiyor, yemiycem” cümlelerine karşılık “yemezsen iyileşemezsin” diye zorlarız ya hep. (Niye yanlışlar hep doğru gibi yerleşmiş hayatımıza anlamak çok zor, ödül ve cezalarda olduğu gibi)
– Hasta çocuğa 2-3 gün bir şey yedirilmeden (zaten bu bir çok çocuğun her zaman yaptığı bir şey), meyve suyu olarak taze portakal suyu, limonlu su, nane limon gibi temizleyici içecekler verilmeli imiş. Bal şerbeti, bal ve limon karıştırılmış su da olabilir.
– Ve ateş varsa yukarıda yazdıklarım yapılacak.
Bu saydıklarım hemen hemen her hastalığın tedavisinde aynı şekilde uygulanabilir. Kanser ve şeker hastalığı gibi ciddi olanlarda ise, aç kalınan günler dr. kontrolünde yavaş yavaş 10 güne bile çıkabiliyor.
Oğlumdaki (5 yaş) 2 günlük öksürük bu yazıda verdiğim formülle geçmişti. Ama ertesi gün okuldan üşütmüş ve sesi kısılmış bir şekilde gelince feci ve şiddetli bir öksürük ve fazla yüksek olmayan bir ateş başladı. Halsizlik ise had safhadaydı, öksürmediği 1 dakika geçmiyordu, öksürürken yıkılıyordu neredeyse. 3 gün böyle devam etti. Geceleri öksürerek ve sayıklayarak defalarca uyanıyordu. O 3 gün boyunca hiç birşey yemedi. Eşimle dayanalım bu sefer doktora götürmeyelim dedik. İyi ki götürmemişiz, 4-5. gün hastalık azalmaya başladı, 6. gün tamamen geçti. Doktora götürsek ilaçları aldı sonra iyi oldu diyecektik.
Bir şey yemediği 3 gün boyunca sabah akşam bu yazıdaki tarifle 2 tatlı kaşığı ballı zencefilli karışım, ve günde 4-5 defa bu yazıdaki limon+ zyağı+ bal karışımından verdim. Nane limonu sevmedi 1 kere zorla içti. Sıvı olarak su ve sürekli taze sıkılmış meyve suyu verdim.
Oğlumun hastalığının 5-6. günlerinde kızımda da (3 yaş) aynı belirtiler başladı. Kızımın öksürüğü daha feciydi, ve onun da öksürmeden geçirdiği 1 dakika bile olmuyordu. Aynı oğlum gibi, geceleri öksürerek ve sayıklayarak defalarca uyanıyordu. Zencefilli bal ve diğer karışımı ona da aynı şekilde verdim. O oğlum gibi çok aç kalmadı, biraz daha boğazına düşkündür; yemek istediğinde karışık olmayan taze şeyler vermeye çalıştım. Kızım da 5 gün içinde atlattı, şu an hafif öksürük kaldı.
Çok şükür…
Bağırsaklara zarar veren, vücut direncini kıran ve vücuttaki yararlı bakterileri öldüren antibiyotiklerden uzak bir sağlık ve afiyet diliyorum. Bu bizim için bir ilk oldu, inşallah sonraki hastalıklarda da aynı şekilde devam edebiliriz.