DIŞ DÜNYA

Herkes bu devletin vatandaşı

Üç hafta kadar önce seçmenden talebimi ifade etmiştim. Bu yazıda da seçilecek olan millet vekillerinden ne talep ettiğimden söz edeceğim.

Vekillerin, mecliste oylayacakları yasa tasarılarını okurken kendilerini seçenlerin beklentilerini gözetmesi gerek. Vekil demek, kendi yerimize tayin ettiğimiz bizim sesimiz olacak kişi demek sonuçta.

Bir yandan bir şeyleri düzeltmek amacındayken öte yandan kitlesel haksızlıklara kapı açan kanunlara karşı ciddi bir hassasiyet taşıyorsak örneğin… Vekillerin bu hassasiyeti temsil etmesi gerek.

Ülkede son 6-7 senedir çıkan öyle kanunlar var ki, kaş yapayım derken göz çıkarmaktan başka bir işe yaramıyorlar. Fakat nasıl oluyor da yürürlükte kalabiliyorlar?

Bu kanunlardan bir tanesi 2012 yılında yürürlüğe giren kadına şiddetle ilgili 6284 sayılı kanun. Kanunun çıkış nedeni aslında kocasından şiddet gören kadınları korumak. Şiddet gören kadınların derdini kimseye anlatamıyor olması engelini aşmak. Bir telefonla eşini evden uzaklaştırma imkanı veriliyor kadınlara.

Kadının bir telefonla verdiği beyanı üzerine, kocasının kendi evine adım atması, hatta evinin bulunduğu muhite belli bir mesafeden fazla yaklaşması yasaklanıyor. Eğer yaklaşırsa da erkek hapse atılıyor. Ceza 6 aya kadar uygulanabiliyor.

Buradaki sorun şu: Uygulama su-i istimale uğruyor. Çünkü hiç öyle evinden uzaklaştırılmayı hak edecek bir şey yapmadığı halde, ‘eşim bana sesini yükseltti’ gibi şikayetlere kurban gidenler çok.

Diyeceksiniz ki, ses yükseltme suç olur mu canım? Evet olabiliyor zira kanun maddesinde şiddetin tanımı neredeyse herkese eşini evden attırma hakkı veren cinsten.

Bu kanunun 2. maddesinin b şıkkı şöyle diyor örneğin:

Ev içi şiddet: Şiddet mağduru ve şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti,

Psikolojik ve ekonomik şiddet mi? Kime göre neye göre? Eşim bana psikolojik şiddet uyguluyor iddiasının ispatı ne olabilir? Belki ben onun bir bakışını bile psikolojik şiddet olarak algılıyorum? Çare eşten böyle kaba saba usullerle intikam almak mı?

Her sene yüzotuz bine yakın erkeğin (dikkat gerek) bu kanun yüzünden kendi evinden atılıyor olması, şiddeti azaltmak şöyle dursun arttıracak türden bir öfkeyi büyütmüyor mu üstelik?

Düşünebiliyor musunuz ne rezalet. Adam kendi evine, kirasını faturasını ödediği, her gün işten gelip girdiği hanesine yaklaşamıyor çünkü kadının duyguları delil kabul ediliyor. Adam barışmak için mesaj atsa bile hapse atılıyor, kadını zorlamak ithamıyla.

Hangi devirde yaşıyoruz sorusunu sormak bu kadar anlamlı olmamıştır herhalde. Bu kadar insan onurunu kırıcı aşağılayıcı bir kanun olamaz çünkü.

Ben aynı şeyin kadın olarak başıma geldiğini farz ediyorum örneğin. Eşim bir takım hareketlerimi psikolojik şiddet olarak algılıyor, polis geliyor ve ben kolumdan tutularak evimden götürülüyorum. Nedir bunlar, neler oluyor diye sormaya kalkarsam eşime, zorlama hapsine yollanıyorum.

Bu durum bir erkeğin başına da gelse haksızlık, kadının başına da gelse.

Bu kadar ağır cezaları olan kanunlar olacaksa, suçun tanımı, delili, kapsamı, o kapsamın ispatına dair hususlar çok iyi belirlenmelidir.

Örneğin şu 6284 nolu kanundan, ‘psikolojik ve ekonomik’ ifadesi çıkartılmalıdır sayın vekil adayları. Bu tür sorunlar için çiftlerin öncelikle profesyonel bir yardım alması yoluna gidilebilir, devlet bu konuda ücretsiz destek sağlayabilir. Verilebilecek ne çok destek mevcut. Bu kadar köstek meraklısı olunmasın lütfen.

Fiziksel yaptırım, fiziksel şiddetin var olduğu durumlarda mecburi çare. Ama diğer durumlar için kanun maddesi değişmeli.

Ne yapalım yani, eşimizden psikolojik şiddet gördüğümüzü düşünürsek hemen telefona sarılıp ondan kurtulalım mı? Bir kanun nasıl dileyen herkese bu rezaleti gerçekleştirme hakkı verebilir? Veriyorsa orada adaletten söz edilebilir mi? Hani medeniyet? Hani insan hakları? Mağarada mı yaşıyoruz? Dağ başı mı burası?

Malesef bu hissi veren kanunlar kararnameler, birilerinin hayatını karartmayı kolaylaştıran hatta teşvik eden öyle maddeler kabul edildi ki, son 6-7 yıldır… Bunlara karşı hiç bir söz söylemeden sandığa gitme vebalini kalbim kabul etmedi. Sonraki yazılarda diğerlerine de değinmek niyetindeyim.

Bireylerin ruh sağlığı kanunlar eliyle mahvedilmemeli. Herkes bu devletin vatandaşı. Kadını da erkeği de. Neler oluyor diye sormalıyız.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...