Birsen Özkan’ın 19.Büyüklerin Güç Kullanmasının Olumsuz Etkileri yazısı beni çok etkiledi. Yazı, çocklar üzerinde ister ceza kullanın ister ödül, ikisinin aynı kapıya çıktığını, ikisinin de çocuğu zalimce yönetmek olduğunu anlatıyor. Cezayı bir tarafa bırakalım, çocuğa “bak sen şunu yaparsan/yemeğini yersen sonra şu var/şunu vericem” diyerek sunduğumuz ödüllerin çocukların nasıl bizim yönetimimizdeki köleler haline geldiklerini ve kişiliklerini kaybetme yoluna girdiklerini apaçık ediyor.
Aslında sitede eski yıllarda ödüllerin zararları hakkında bir çok yazı yazmıştım. Ödüller aracılığıyla güç kullanmanın yanlış olduğu hakkında büyük bir kabul vardı bende. Ama yine de kurtulamadığım, hadi şunu yap sana şunu vereyim tekliflerim tamamen geçmemişti. Ödüllerden bir süre vazgeçmiş bile olsanız, zaten ödül vermiyorum, bir kereliğine şimdi vereyim diye başlarsanız, 10 dk sonra bir başkası, az sonra daha bir yenisini teklif etmek hiç zor olmuyor, ne kadar ödüllerin zararları hakkında bir sürü yazı ve satır sıralamış olsanız da. Ve insanı ilk başta kandıran şey, küçük bir ödülün, ya da mahrum etme şeklindeki bir cezanın hemen sizin istediğiniz sonucu sağlaması oluyor. Ama arkası geldikçe, ödül ve cezalarla oluştuğunuz güç yönetimini devam ettirebilmek için daha fazla güç kullanmanız gerekiyor. Her defasında biraz daha ödül, biraz daha… Bak şunu şunu yapma sana şunu vereceğim derken sunduğunuz ödüllerin caydırıcı olması için gitgide büyümesi gerekiyor, ve çocuk her defasında kendisi olmayı bırakıp sizin dediğinize ve ödüle evet dedikçe kimliksizleşiyor. Ve siz aslında iyi bir anne olma çabası içindeyken, küçük bir ödülle başlattığınız güç girdabının içinde boğulmaya başlıyorsunuz.
2 gün önce bu yazıyı okumak (belki ondan önceki 2 günün çocuklarla çok zor geçmiş olmasının da etkisi var), önceki kabullerimi bir daha hatırlamama, ne kadar yanlış yaptığımı bir kez daha fark etmeme, hayatımızı ve çocukların kişilik gelişimlerini daha derinden değerlendirmeme neden oldu. . “Çocukları güçle, ödülle ve ceza ile kontrol ederseniz, siz onları yönetmediğinizde kontrol biter ve çocuklar asileşir” gerçeğine ne kadar da çok şahit oluyormuşum meğer. Bitmek bilmeyen kardeş kavgalarına müdahale edip, bakın kavga etmeyin deyip odadan çıktığımda 1 dk geçmeden aynı şeyler yaşanıyordu ve yine kontrolü sağlamak üzere odaya döndüğümde daha bir tükenmiş oluyordum.
Kendi kendime şöyle dedim: Ödülleri devam ettirmek ve sonuçlarına katlanmak ne kadar da zormuş, yorucuymuş, tüketiciymiş! Hiçbir ödül ve cezayı hiç kullanmadan, bu anlama gelecek imalardan bile kaçınarak yaşamayı deneyeceğim. Tamamen başaramasam bile hep bunu deneyeceğim. Ödül vermeyi artık denemeyeceğim!
Bu şekilde 2 gün geçirdik ve ne oldu tahmin edebiliyorsunuzdur:
– Benim onları kendi istediğim gibi davrandırmak konusundaki müdahalem azaldığı için sanırım, çocukların kavgaları azaldı. Demek ki müdahaleye isyan etmek için kavga ediyorlarmış biraz da.
– Çocuklar birşey yapmak istemediklerinde onları ödülle ikna etmek yerine özgür bırakmak sanki kendimi özgür bırakmak oldu!
– Çocukların mutsuzlaşmadığını, kendi tercihlerini yaşadıklarını görmek bana keyifli bir mutluluk verdi. Hem de istediğimi yaptırmak için sürekli ödül sunmak ve çaba göstermenin verdiği negatif yorgunluktan kurtuldum.
– Çocuklara rahatsızlığımı ifade etmek ben dili kullanmaya, duygularımı iletmeye çalıştım. Duyguları açığa vurmak insanı rahatlatıyormuş.
– Oğluma onu bırak, kardeşine vurma, şunu yapma birazdan şunu vericem dediğimde kafasını çevirip bakmazdı. Yeni durumda, kardeşin kendini böyle hissediyor sen ona vurunca dediğimde 3-5 saniye bekleyip kafasını çevirip olayla ilgilendiğini görmek çok şaşırtıcıydı.
Malesef gelenekle, yanlış psikoloji kitaplarıyla ve biraz da büyüklerin telkinleriyle ödül ve cezayı öyle kanıksamışız ki, ben gibi yıllardır sitesinde ödül ve cezaların zararları üstünde duran bir anne bile bu noktaya yeni gelebildim. Umarım bu hal sürekli olur ve yine eskiye dönmem.
Allah herkesin yardımcısı olsun ödül ve cezadan kurtulma işinde.