Ergen- Genç

7 yaşına gelince namaz…


Bir kaç hafta önce çocuğunuzun namaz kılması konusunda neler yaptınız diye soracak olduğum yazıda, ‘namaz minicik çocukların neyine gerek’çilere cevap verirken konuya girememiştik hani.

Şimdi girelim:

Siz bu konuda neler yaptınız? Ne gördünüz? Ne yaşadınız, sonucu ne oldu?

Biz Şunları Yaptık

7 yaşına gelince çocuklarımıza namaz kılmalarını söylemek gerektiğini belirten bir hadis-i şerif var biliyorsunuz.

Daha küçük yaşlarda yapılan namazı sevdirme çalışmalarını, beraber namaz kılmaları, bir coşku içinde yaşanan cuma ve bayram namazlarını, ailece camiye gitmeleri filan saymama gerek yok herhalde, onlar zaten namaz konusunda hassasiyeti olan ailelerde olağan şeyler gördüğüm kadarıyla.

Oğlumuz (şu an tam 9,5 yaşında) 8 yaşını dolduralı bir kaç ay olmuştu ki, bir gün cemaatle namaza hazırlandığımız sırada ona şöyle dedik:

‘Peygamberimiz, çocuğunuz 7 yaşına geldiğinde namaz kılmasını söyleyin diyor. İşte o yüzden biz de sana söylüyoruz oğlum artık böyle böyle…’

Ha bugün ha yarın derken bir yıl gecikmeli bir konuşma olmuş oldu ama bizim kendi fikrimiz, kendi kararımızmış gibi sunmadan, Allah’ın elçisi böyle söylüyor deyişimizin sanırım çok olumlu tesiri oldu. Artık yaşın geldi uyandırışı, bizden değil büyük yerdendi.

‘Durun daha çocuk ergenliğe girmedi ne namazı’ diyenler de olur mu şimdi. Evet çocuklar büluğ çağına erişmeden mükellef olmuyorlar. Fakat yedi yaş, namazı ciddiye almak ve bir başlangıç sınırı olarak önümüze konulmuş.

Hadi daha çocuğun ergenliğine çok var zaten farz değil üstüne gitmeyeyim deyince, işler daha çok karışıyor çevremde gördüğüm kadarıyla. Ergenlik çağında birdenbire namaz kılar hale gelivermiyor çocuk ve o ergenlik zamanları anne babanın sözünün duyulmasının çok çok zor olduğu yaşlar.

Biz alemlere rahmet olarak gönderilen zatın sözünde rahmet ve kolaylık olduğunu bilelim ve erkenden başlayalım. Zaman içinde ince ince, yavaş yavaş gitmek de gerekir bazen.

Neler Yaşadık?

Neyse, bizim oğlan bu konuşmamız üzerine işi ciddiye almaya başladı. Biz dedik ki, önce günde bir vakit kılmaya alış, sonra ikiye üçe çıkarırsın.

Bir ara çok güzel gitti, hatta yazın babasıyla sabahları değişik camilere namaza gittiler.

Hatta namaz çizelgesi yaptık, ki sonradan yanlış bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Öyle bir sürü günü daha gelmeden namaz kılınacak gün olarak listelemek, sabrı azaltan bir şey.

Başka ne yaptık, kitaplardan, Risale-i Nur’dan namazın hayatımızdaki yerini ve önemini anlatan bölümler okuduk beraber.

Bu okumaları ara ara tatlı dille hatırlattık, namaz kılmayan ne büyük zarar eder, kılansa ne büyük kâr eder dedik.

Namazı vaktinde kılmak, cemaat olmak, ciddiye almak konusunda çocuklara örnek olma bakımından da kötü bir seviyede değiliz çok şükür.

Farz ibadetlere riya girmediği için rahatça söyleyebilirim, eşimin plancı ve dakikliğinin de etkisiyle namazlarımızı ilk vaktinde kılarız, kışın yatsı namazını kılıp sonra akşam yemeği yediğimiz çok vakidir.

Programlarımızı namaza göre ayarlarız, yolculuklarımızda ona göre dururuz mola veririz.

Ve erkek eşrafının ibadetleri nasıl çoluk çocuk yüzünden geç kalmıyorsa, kadın eşrafının da geç kalmaması gerektiğinin altını çizdiğimden beri eşim, beni cemaate bekleme konusunda daha bir gayretli oldu, böylece ailece kıldığımız namazlar da arttı.

Olumlu şeyler çoktu, oğlumuz da adapte olmakta zorlanmadı fakat heves dönemi geçince, özellikle abdest almak çok zoruna gittiği için epey bir gevşeklik göstermeye başladı.

Tek bir vakti kılmasıydı hedefimiz. Beklentimiz de, biz hatırlatmadan kendisi ister sabah, ister öğlen akşam ikindi yatsı, kılsındı birini.

Ama baktık ki hep hatırlatmak durumunda kalıyoruz.

Eskiden şöyle düşünürdüm, çocuk namazın iyi birşey olduğunu anlayınca bizden de görünce zaten kılar. Bizim sürekli namazı hatırlatmamız hoş olmaz.

Ne kadar safmışım, yahu insanda nefis var kolay mı öyle. Bir yatağını toplaması işini bile bir disiplin haline getirene kadar neler yaşıyoruz, kimbilir kaç defa hatırlatıyoruz.

Artık hatırlatma işine o kadar uzak bakmıyorum fakat hep hatırlatarak da olmaz herhalde. Kantarın topuzunu kaçırmaktan korkuyorum.

Ne eksik?

Düşünüyorum ne eksik, ne eksik.

Bilmem belki de duygular eksik.

Namaz madem, Yaratan’a olan muhabbetin ve hayretin ifade edilişi, çocuğun dünyasına da sokmalı bunları.

Kainata bakıp hayret edecek ve sevecekleri bir nazara sahip olmaları için de ilgilenmek gerek. Namazın kuru bir yat kalk olmadığını hissetmek için bizim gibi geç kalmaları gerekmiyor. Hatta bu yaşa gelip hala hissetmekte zorlanan insanlardan olmaları ise hiç gerekmiyor.

Sonra, namazın faziletiyle ilgili hadisler okunabilir. Dünya ve içindeki herşeyin, sabah namazının sünneti kadar değerli olmadığını söyleyen hadis ne kadar da etkileyici mesela. Çok değerli bir şey yapıyoruz biz bilinci yerleşmeli.

En çoksa duam eksik galiba, o kadar çok istedim mi yalvardım mı Allah’a. Hadi çok yalvarma şeklinde olmasa bile istikararlı bir şekilde her namazdan sonra dua ettim mi?

İnsanın bir şeyi ne çok istediği, onu ne çok andığı ve uğruna ne çok dua ettiğinden anlaşılıyor.

Biz ne yaparsak yapalım, kalpleri elinde tutan Rabbimizin kapıları açması olmadan bir işe yaramayacağı şuurum eksik belki de…

Bu yüzden duayı unutuşum.

Halbuki netice Allah’tan. Bize düşen sadece istemek, hem sözle hem fiille, ne kadar istediğimizi göstermek.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...