Cezayı şiddetlendirmenin tehlikelerini anlamaya devam ediyoruz. Önceki yazıda işlediğimiz tehlike, çocukların şiddetli cezalar sonucu yaralanmaları, fiziksel zarar görmeleri ve bazen ölümleri idi.
Tehlike 2: Şiddetli ceza gören çocuk kendisine saygısını yitirir. (Şiddetli olmasa da dayak ve vurmalara çok sık ve düzenli maruz kalan çocuklar da aynı durumdadır.)
“Okullarda yaygın bir uygulama olan öğrenciyi okuldan uzaklaştırma cezasının da potansiyel tehlikeleri vardır. Okuldan uzaklaştırılan öğrenciyi çoğu zaman bir de ana babası döverek cezalandırır. Bunun yanı sıra kendilerine güvenlerini ve benlik saygılarını yitirirler, derslerinde geri kalırlar, okula yabacılaşırlar. Şiddetli cezaların tümü zararlıdır”
Bu tür şiddetli cezaların en büyük sonucu çocukların kendileri hakkındaki değerlendirmelerini olumsuz etkilemesi. Evde veya okulda şiddetli ceza alan çocuk, kendisine saygı duymamaya başlayarak ilk ahlaki çöküntüyü yaşamaya başlıyor. Daha sonra da diğer insanlara olan saygısını yitirmek geliyor tabi..
Tehlike 3: Kedi Ortadan Yok Olunca..
“Cezanın ya da cezayla tehdit etmenin çocukları bazı davranışları yapmaktan alıkoyduğu zamanlar vardır. Ancak bu caydırıcılık, cezayı veren kişinin çocuğun yanında bulunduğu sürece devam eder. Cezayı veren ana baba ya da öğretmen oradan ayrılır ayrılmaz, davranış belki de eskisinden daha sık ya da daha olumsuz yönde yinelenir.”
Bu paragrafta anlatılan gerçeği çok tecrübe etmişimdir. Bazen çok acil işim olduğu zamanlar oğlumu cezalandırmakla tehdit ediyorum (özellikle de bir süredir cezalar hayatımıza girmemişse cezanın ne kadar zararlı olduğunu unutuyorum, yeni olayla yeniden tecrübe ediyorum, bir dahaki unutuşa kadar..)
Bak Zülfikar, Zührenur’a ne yaparsan ben de sana aynısını yaparım tamam mı oğlum diyorum. Amacım, Zührenur?a zarar gelmesini engellemek. Ve ben ortamda olduğum sürece amacım gerçekleşiyor. Ama ortamdan ayrıldığımda kopan yaygarayla, ve oğlumun pişkin pişkin sırıtmasıyla az önce ceza tehdidi savurarak ne kadar yanlış yaptığımı anlıyorum.
Aynısını kendisine de yapacağım korkusuyla Zührenur’a zarar vermeyen oğlum, benim ortadan kaybolmamla ya kızımı düşürüyor, ya da üstüne çıkıp eziyor. Eğer pişkinliği ileri götürürse ben ortamda olsam bile, başka bir yere baktığımda kardeşine zarar veriyor.
Yani tehdidim, çocuğumun zarar verici davranışlarını değiştirmiyor. Oğlum sadece bana karşı kendini korumaya alıyor, ama zarar verici davranışlarına devam ediyor. Aslında tehdidim, zarar verici davranışlara iştiyak duymasını sağlıyor oğlumun. Kendini bir süre tutuyor ve uygun zamanı bulunca çok acıkıp da yemek yiyen biri gibi daha çok lezzet alarak zarar veriyor. (Ve ben düşüncelere dalıyorum. Amacım sadece ben varken var olan bir disiplin sağlamak olmamalıydı diye başlıyor düşüncelerim? Çocukların sesleriyle bölünen ve biten iç muhasebemin ardından, cezanın ne denli zararlı olduğunu bir dahaki unutuşuma kadar 2-3 hafta cezalar hayatımıza girmiyor.)
“Otoriter liderlerin yönettiği bir kulüpte çocukların, demokratik liderleri olan çocuklara kıyasla daha saldırgan ve çevreye zarar verici davranışlar sergiledikleri gözlenmiştir. Demokratik liderlerin başkanlığındaki çocuklar, liderleri odalarından ayrılmadan önce başladıkları etkinlikleri sürdürme eğilimi göstermişlerdir. Öte yandan otoriter liderlerin yönetimindeki çocuklar denetimsiz kalır kalmaz yasaklanan davranışlarına geri dönmüşlerdir. (Lippitt ve White, 1943) Yapılan deneylerin filmlerini izlediğimde iki grup çocuk arasındaki çarpıcı farkı görünce çok etkilenmiştim.”
Evet, çocukların zarar verici davranışlarını engelleyen tek faktör bir kişiyse, o kişi olmadığında kendilerini engelleyecek hiç bir şey kalmadığı için aynı zarar verici davranışlarına devam ediyorlar. Bizler başlarında olmadığımızda da onları engelleyebilecek şey ise kendi iç denetimleri..
“Yetişkinlerin dıştan denetimi, çocuklara kendi kendilerini denetleme becerisini öğretmenin en kötü yoludur. Ceza çocukların kendilerini disipline sokmalarını sağlamaz.”
Cezayı şiddetlendirmenin tehlikeleri devam edecek. Zaten tehlikeler o kadar çok ki, epey bu bölüm devam edecek.
* Alıntılar ‘Çocukta Dış Disiplin Mi, İç Disiplin Mi?’ isimli kitaptan yapılmıştır. Dr. Thomas Gordon, Sistem Yayıncılık