ANNELİK Genel İÇ DÜNYA

Cahilliğe mahkum muyuz?

Yaşamadan bilinemiyor. Bir bebekle 24 saat geçirmek nasıldır karşıdan bakarak anlaşılmıyor. Onu emzirmek, uyutmak, altını değiştirmek hele ağladığında susturmak. Karşıdan bakan ne kadar içtenlikle empati yapmaya çalışsa da ancak başına gelince anlıyor. Haa buymuş ya diyor, insanların demek istedikleri buymuş. Ben o günkü yerimden hayal etmeye çalışmışım sadece. Komikce.

Herşey böyle. Yaşanınca biliniyor. Altmışlı yaşlarında olanlarla dertleşiyoruz bazen. Ahh diyorlar kırklı yaşlar çok zor zannederdik ama şimdiki çok farklı. Bu çok farklı.

Bugünkü yerimden tahmin etmeye çalışıyorum. Ama bir cahillik bölgesinden baktığım aklıma geliyor. Ne yaparsam yapayım pek de anlamayacağım.

Yaşlılar ne çok şey yaşamış. Yaşamadan hayata oradan bakmak imkansız.

Kabir ehli de biz yaşayanlar için böyle hissediyor olmalı: “Siz herşey yaşarken oluyor zannediyordunuz. Aslında herşey ölürken oluyor.  Sonrasını bilseniz dünyaya dönüp aldırmazsınız.” Ama bilemiyoruz. Bu cümleleri de koca bir cahillik dehlizinden yazıyorum. Ölümün ne olduğu yaşamayana meçhul.

Rabbimiz Kuran’da büyük günden söz ediyor. Çok fazla söz ediyor. O günse Allah’tan başka herkese meçhul. Kimse yaşamamış. Bazen hayal etmeye çalışıyorum. Herkes mi orada olacak ama herkes mi? Hz. Adem zamanından insanlar ve dünyada son yaşayanlar hepsi mi. Tüm peygamberler mi? Evliyalar… Tanışmak istediğimiz büyük insanlar.

O gün insanların diriltildikten sonra Rablerine akın edeceklerini söylüyor Kuranımız. Kimse uyuşuklanma nazlanma yapamayacak. Ben gitmiyorum istemiyorum yok. Çünkü artık burası dünya değil. Özgürlük bir sınavdı. Sonsuza dek geri alındı.

Yeniden dirilmişsin. Yine ellerin yine kolların var. Görebiliyorsun etrafını. Ama farklı. Herşey farklı.

Evet yine bir cahillik dehlizinden bakarak anlamaya çalıştık. Çünkü o günkü hissiyatın ne benzeri ne dozu dünyada yok.

Dolayısıyla. Başımıza gelecek herşeye cahiliz dostlar. Başımıza ne geleceği söylense de anlayamıyoruz. İdrak edemiyoruz. Öyle bir cins cahillik bizimkisi. Hayat boyu aşağı yukarı hangi safhaları yaşayacağımızı biliyoruz. Ama nasıl yaşayacağımızı hiç bilmiyoruz. Anlayamıyoruz.

Böyleyiz. Böyle güzel bir haldeyiz.

Güzel çünkü eksi beş kadar bilmediğini hisseden, artı beş kadar tanımayı idrak edebiliyor.

Sayı doğrusu üzerinde kendi eksi tarafımızı ne kadar hissedersek, artı tarafı o kadar anlayabiliyoruz.

Eksilere gittikçe tanıma kapasitemiz artıyor. Bilen’in bilmesini tanıyoruz. Ne kadar bildiğini, neyi bildiğini, nasıl bildiğini.

Hz. peygamber (sav) insanlar içinde en iddiasız, bilmediğini en çok hissedenmiş. Artı sonsuz tarafında da en çok ilerleyen. Şu dünyada en çok ona bildirilmiş sırlar.

Yani dostlar, cahilliğe mahkumuz ama değiliz.

Bilmedikçe bileceğiz.

Bilmediğimizi kabul ettikçe her şey güzel olacak.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...