Oğlumu bulaşık makinası yerleştirmeye boşaltmaya alıştırıyorum, ara sıra ev işleri yaptırıyorum. Ve şöyle diyorum oğluma: Bu işleri evde kadın yapar. Ama erkek bunları asla yapmaz diye birşey yok, yapabilir. Sen de öğren. Elin alışsın, ileride işine yarar. Öğrenci evinde kalırsan zorlanma. Ya da eşine hiç bir yardımı dokunmayan kocalardan olma.
Dışarı işlerini ise daha çok yaptırıyorum. Bunlar ev işleri gibi vicdanınla değil, vazife icabı yapacağın işlerdir diyorum. Aradaki ayrımın altını çiziyorum. Sebze, meyve, her ne lazımsa alması için markete yolluyorum.
Kızımı da ekmek almaya ya da yumurta, süt almaya bakkala yolluyorum. Markete gidecek yaşa gelsin oraya da gidecek. Ona da şöyle diyorum: Kadın daha ince işlerle uğraşmalı. Dışarı ve taşıma işlerini erkek yapmalı . Ama kadın bunları asla yapmaz diye bir şey yok. Bir eve ne alınır ne lazımdır bil. Bir gün evden ayrılınca sudan çıkmış balığa dönme.
…………………………………………………………………..
Dün Sema Maraşlı’nın ‘Ayşe Askere Git Ali Sofra Kur’ yazısında gördüm. MEB bir proje başlatmış. İsmi ETCEP: Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği. Ali sofra kur, Ayşe ekmek al gibi sloganları olacakmış.
Yazıda şöyle bir tespit var: ‘Bu, bir nesli bozma projesinden başka bir şey olamaz.’
Kesinlikle öyle bence de. MEB iyi niyetli olabilir. Fakat derinlerde bu tür projeler üzerinde çalışan, tek görevi toplumları dejenere etmek olan gizli masonik komiteler var. Şöyle programlarda adamların neleri hesap ettiğini öğrenince, vay canına biz tamamıyle bunların algı yönlendirmesiyle yaşıyormuşuz yahu diyorsunuz. Dünyadan kaçıp Mars’a gidesim geliyor.
Bu derin oluşumlar, cinsiyet eşitliği gibi laflarla yaymaya çalıştıkları fikri güzel ve makul göstermeye çalışıyorlar. Ve bu gibi projeleri ülkemizi bir türlü sevmeyen Avrupa Birliği finanse ediyor bak sen.
Herkesin vicdanının onaylayabileceği bir söylemle ortaya çıkıyorlar. Fakat bakıyorsunuz ki arkasındaki iş öyle değil. Bürokrasik güçleriyle bunları devletlere de dayatıyorlar. Zamanla kanun haline geliyor.
Karısı kendisinden şikayetçi olan kocanın evden uzaklaştırma cezası alması kanunlaştı mesela. Adam eşiyle yaşadığı tartışma yüzünden kendi evine adım atamıyor düşünebiliyor musunuz? Atarsa polis geliyor. Kadın sonra itiraf ediyor eşime ders olsun diye yaptım diyor. Fakat erkek evden soğumuş iş işten geçmiş oluyor. Ya da şiddete meyli olan bir erkekse, gidiyor kadına daha çok zarar veriyor. Sonuç, herşey daha kötüye gidiyor.
Lütfen çok dikkatli olalım. Unutmayalım iyi niyetle yapılan yanlışlar çok daha zararlı oluyor. Çünkü iyi niyetle yapılan şeyin bela olduğunu anlayana kadar ısrarla yapmaya devam ediyoruz.
……………………………………………………………….
MEB’in projesine dönecek olursak…
Erkek kadın işlerine yardım etsin, kadın erkek işlerine yardım etsin demekte zaten problem yok. Bunu zaten sünnet-i seniyyeden öğreniyoruz. Günlük yaşantımızda da bakıyoruz ki zaten başka türlü olmuyor. Eşler arasında sevgi saygı diye birşeyin var olabilmesi için erkeğin bazen sofra toplaması, kadının da erkeğe destek olması gerekebiliyor.
Ama kadın işi erkek işi diye bir şey yoktur, herkes herşeyi eşit yapabilir derseniz o iş başka yere doğru gitmeye başlıyor. Kadının alanı ayrıdır, erkeğin alanı ayrıdır. Ali sofra kur deyip, sofra kurmayı erkek işi gibi lanse edemezsiniz. Batı ülkelerinde bu çok yaygın. Kadın çalışıyor, erkek evde çocuk bakıyor.
Bizim toplumumuzda aslında şöyle bir sorun var. Çocukla alakalı bir çok iş de kadın işi gibi görülüyor. Mesela defter kitap kaplamak benim işim mi, neden ki diye serzenişte bulunmuştum bir yazıda hatırlarsanız. Ev ve yemek kadının alanı olabilir. Ama çocukla ilgili tüm işler de anneye yığılıyor. Sanki o çocuk babanın çocuğu değil, bir tek annenin çocuğu.
Bu geleneksel problemi ortadan kaldırmak için cinsiyet kaymasına sebep olacak söylemlere muhtaç değiliz. Fazla geliyorsa fazla gelen yerde geri çekilebiliriz. Lütfen çocuğun şu kırtasiye ihtiyaçlarını sen alır mısın, şu alış verişleri sen yapar mısın diyebiliriz eşimize.
Kitap ve defterleri beraber kaplayalım diyebiliriz. Yavaş yavaş. Medyanın bulaştırdığı tepkisel dille değil. Benimki öyle şeylere elini bile sürmez deyip adım atmıyorsak, olur olmaz projeleri desteklemenin kimseye pek bir faydası olmaz. İlişkiler devlet eliyle kanunlarla düzelmiyor.
Erkek çocuklarımıza da alan açabiliriz. Erkek işlerine alıştırabiliriz. Sorumluluk sahibi olmayan, kadın gibi erkeklerin sayısı korkunç bir ivmeyle artıyor. Anneler erkek çocuklarına kız çocuklarından daha az görev veriyor. Koca adam olup ekmek almaya bile gitmeyenler çoğunlukta.
Devlet bu erkek çocuklara kadın işlerini hedef göstererek iyi bir şey yapıyor olamaz. Devlet bir şey yapacaksa erkeğe kendi alanını hedef göstermeli ilk önce. Ondan sonra kadın işlerine yardımcı olmanın sırası da gelir. Ama kendi işini yapamayıp sofra kuran adamdan hayır umamayız.