Birkaç hafta önce ailece B.Çamlıca’da oturuyoruz, annem ve kayınvalidem de yanımızda. Bilirsiniz, oranın alışılmış manzaralarından biri de gelinler ve damatlar, düğün bitince Çamlıca’ya gezmeye geliniyor. Böyle bir çift gördük, mutlu mutlu geziyorlar. Allah güle güle geçim versin önemli olan geçinmek diye dualar etti bizim anneler. Kayınvalidem “önemli olan geçinmek inşallah geçinirler” diye duasını yineledi.
Annem: “Önemli olan geçinmek de bazen analar babalar istemiyor çocuğunun sevdiği kişiyle evlenmesini, anlaşamayız onunla diyorlar. Anababayı biryerden sonra dinleyemiyor çocuk, evleniyor istediği kişiyle. O zaman gel geçin geçinebilirsen” dedi ve bir komşusunun yaşadığı dramatik olayı anlattı. Olayı duyunca ben de çok şaşırdım:
Benim de tanıdığım bir komşu çocuğu, bir kızı seviyor, evlenmek istiyor. Ailesi o kız bize uygun değil, ondan bize gelin olmaz diyorlar. İş çözülmüyor, oğlan hep o kızı istiyor başkasıyla evlenmiyor. Derken oğlanın babası üzüntüden kanser olup ölüyor, ölmeden önce vasiyet ediyor sakın o kızla evlenmesin diye. Oğlanın acılı annesi bu sefer kocasının vasiyetini tutma gerekçesiyle asla kabul etmiyor kızı. (Aslında bu teyze çok iyi tatlı bir kadındı ama insan inat bataklığına değmeye görsün bir daha çıkamıyor demek ki) Neyse, oğlan dinlemiyor kimseyi ve kızla evleniyor. Üzüntülerden oğlanın annesi de hasta oluyor, sürekli ilaç kullanmaya başlıyor. Bir gün oğlanın annesi ve bir arkadaşı pazara gidiyorlar, kadın o gün ilaçlarını almayı unuttuğu için başı filan dönüyor. Pazar çıkışında arabaların yoğun geçtiği bir cadde kenarında, kızını istemediği için kavgalı olduğu dünürünü görüyor ve başlıyorlar yine şiddetli kavgaya. Sen şöyle fenasın senin kızın şöyle filan diye bağırışırlarken, biraz başı da dönen bizim oğlanın annesine bir kamyon çarpıyor ve kadını alıp götürüyor, kadın oracıkta ölüyor.
Genç oğlanın durumu burada çok acınası geldi bana. İstediği kızla evlenmek hiç olmayacak birşey değil aslında, ama annesi ve babasının ölümlerine sebep olmuş gibi görünüyor. Sebebi de anne babasının inatçı ve ben merkezci tutumu.
…………………………………..
Kvalidem olayı dinledi ve çok üzüldü: “Ne var geçinemeyecek ya he he dersin, senin dediğin gibi dersin geçersin, gayet güzel geçinirsin. Anlamıyorum ben bu geliniyle/ damadıyla geçinemeyenleri. “
Kvalidem bunları söylerken çok samimiydi, ahkam kesmediğini bizim evliliğimizde olan tavrından dolayı iyi biliyorum. Biz eşimle tanıştık, evlenmeye karar verdik. Kvalidem “kız nasıl bir kız, önce bir gidip görelim, bakalım, bize uygun mu değil mi, istediğimiz gibi mi değil mi” diye düşünmeden, beni direk istemeye geldi ailesiyle ve aynı gün söz yapıldı. Çok şaşırmıştım o zaman beni bir kere bile görmeden nasıl kabul ettiğini. Oğlum sevmiş kabul etmiş bana birşey demek düşmez tarzında şaşırtıcı bir anlayışa sahip olduğunu zaman içinde anladım.
Tabi burada şu yorumu yapanlar oluyor. Senin kvaliden oğluna güvenmiş de seni görmeden kabul etmiş, oğlu güvenilecek bir adam demek ki. Kötü bir kız bulmayacağını biliyormuş.
Sebebi o değil bence diyorum. Önemsediği şey farklı. Oğlu ne kadar iyi ve güvenilir olursa olsun, illa benim istediğim gibi kız olsun diyen anneler yok mu. Kvalidem gençlerin birbirlerine kendilerini layık görmelerine saygı duymuş…
Kabul yoksunluğuna başka bir kötü örnek: Bir kız arkadaşımı, evlenmek istediği kişiye ailesi uzun süre vermek istemedi, ekonomik ve sosyal farklılıktan dolayı. Halbuki kız fedakarlığı göze alıp kendini eş olarak layık görmüştü, buna saygı duyulmalıydı. Sonunda ısrarları aileler de kabul etti ve evlendiler. Ailelerin görünüşte kabul etmesiyle evlenmelerine rağmen, benim kızım bu çocuğu kendine eş olarak layık görmüş saygısı duyulamayınca yine tatsız şeyler oluyor.. Kızın eşiyle olan sorunlarında ailesi hemen biz sana demiştik üslubunu takınıyorlar. Halbuki artık olan olmuş, aile damada kabul gözüyle baksa, hem kızlarıyla araları daha iyi olacak.. Hem de kızlarının “yanlış mı yaptım hata mı ettim” gibi şüphelerle gitgide daha mutsuz olması yerine, kabul görmüşlüğün güvenini ve hazzını taşıyarak daha mutlu olmasına, daha sağlam bir duruşla daha iyi bir eş olmasına sebep olabilecekler. Ama malesef.
………………………….
Peki niye böyle oluyor. Yukarıdaki her iki olayda ve başka olaylarda? Cevap bence çok basit. Çoğu kişi evladının evleneceği kişiyle, geçinmeyi ve mutlu olmayı değil de kafaya taktığı şeyleri önemsiyor. Onları merkez almış, benim istediğim şeyler merkezde olmalı :
1. Benim beklentilerim, isteklerim (Şöyle uzun boylu güzel bir gelinim olsun istiyorum, o çirkini gelin diye almam)
2. Benim hayallerim (Kızımla altlı üstlü oturmak istiyorum, biricik kızımdan ayrılmam)
3. Benim düşüncelerim (Bence böyle bir kızdan iyi bir anne olmaz, patates soymayı bile bilmiyor)
4. Benim önceliklerim (Damadım şöyle okumuş, kariyerli, şöyle işte maaşta olmalı mutlaka)
Liste uzar gider. Peki geçinmeyi önemseyince liste nasıl değişir. İlle de olacak diye kafaya takılan şeyler nasıl anlayışa dönüşür?
Anne/ baba kendi mutluluğunu çocuğunun mutluğu ile gerçekleşecek bir şey olarak görünce:
1. Beklentileri çocuğunun beklentilerine dönüşür. ( Benim ne istediğimin ne önemi var, oğlum sen nasıl bir kız istiyorsan öyle olsun. )
2. Ve hayalleri çocuğu ne isterse odur. (Herşeyi siz nasıl isterseniz öyle yapalım yavrum, düğünü de evi de.)
3. Sabit fikirleri ve önyargıları kırılır.(Yuvayı yapan kuş mutluysa, en beceriksiz ve birşey bilmeyen bir kız bile olsa herşeyi yapmayı öğrenir ve zevkle yapar)
4. Öncelikler evliliğin selametini düşünme kaygısıyla oluşur. (Nasıl biri olursa olsun, sana eş olsun da)
Burada şöyle bir itiraz gelebilir. Yani oğlan annesi de biraz kendi isteklerini söyleyebilmeli istemeli canım o kadar hakkı yok mu?
– Anne anlayışlı bir anne olunca zaten çocuğu/kızı, o annenin isteklerini de tahmin etmeye, görmeye çalışır, annenin beklentilerini de düşünür ve elinden geldiğince yapmaya çalışır. Ama anne, ben de bunu istiyorum şunu istiyorum diye tutturunca, başkalarının kendisini düşünmesine fırsat bırakmamış oluyor. Ve isteklerini biraz da tatsızlıkla yaptırmaya çalıştığı için sevgisizlik görüyor.
Herkesin gelini damadı hem kendisinin hem çocuğunun istediği gibi olsa çok hoş olurdu. Ama öyle olmuyor, gençler ana babanın istemeyeceği biriyle illa da evleniyor bir şekilde. İşte o zaman içsel bir kabulle kabul etmek, herkesin geleceği için emniyetlisi ve güzeli…
…………………………………
Gelelim biz genç annelere. Gelinimiz damadımız yok ama biz de eşimizle “geçinme” sürecindeyiz.
Ben mezkezci olmak, yani mutluluğu kendi tasarladığı hayallere ve isteklere bağlamak, eşler arasındaki çatışmaların da başlıca kaynağı. Kvalidemin dediği gibi, geçinmeyi önemli ve büyük görüp, benim dediğim gibi olsun diye tutturmadan, küçük şeylere he he deyip geçmek, eşler arasında o kadar kolay değil…
Kolay olmasa da, anlayış gösteren ve inatçı davranmayan, uzun vadede her zaman anlayış görür diyerek bitirelim.