Genel

Çocuklar Arası Şiddet (Vurmayı Öğretmeli Miyim?)

En çok gelen ve benim cevap vermekte en çok zorlandığım sorulardan birisi, çocuk arkadaşından şiddet gördüğünde ne yapacağız? Sen de ona vur mu diyeceğiz, vurma mı diyeceğiz? Vurma desek çocuğumuz dayak yemeye devam mı edecek kaygısını ne yapacağız.

Üye olduğum bir e-grupta aynı soruyu soran bir anneye psikolog Üstün Öngel’in verdiği cevap, nasıl davranacağımız hakkında yardımcı olur umarım. Önce sorulan soru, sonra da cevabı aşağıda bulabilirsiniz.

Merhaba,

Ufuk adında 22 aylık bir oğlum var. Anne ve baba olarak sevgi ve ilgi dolu bir ortamda yetişmesine özen gösteriyoruz. Çalıştığımız için gündüzleri kendi
evimizde babaannesi ve dedesi onunla ilgileniyor. Televizyon kültürü oluşturmadık bu nedenle televizyon bağımlısı değil. Oldukça hümanist bir karaktere sahip. Çevresindeki hiçbir canlıya zarar vermiyor. Yaşanan bazı durumlardan dolayı bu duruma sevinmeli miyim üzülmeliyim açıkçası bir ikilem
içinde kaldım. 3-4 ay öncesine kadar oyuncaklarını paylaşmıyordu.Artık o konudada ilerleme kaydettik ve oyuncağı arkadaşları tarafından elinden alındığında fazla tepki vermiyor. Sürekli görüştüğümüz kendi yaşıtında arkadaşları var.Her görüşmemizde arkadaşları tarafından tekme atma , itme ,
göze dalma ,saç çekme ,ısırma gibi davranışlara maruz kalıyor. Bu davranışlar oyuncak yüzünden ve ya durduk yere olabiliyor. Bu durum sonucunda canı
acıdığı için ağlıyor. Ben her seferinde onu sakinleştirmeye çalışıyorum ve arkadaşının yanlışla bunu yaptığını söylüyorum. Ancak artık bu sözlerim onun
için inandırıcı olmuyor. Şuanda arkadaşına karşı önyargılı ve arkadaşının ismini söyleyip gidelim mi dediğimde yüz ifadesi değişiyor ve mutsuz bir
ifade beliriyor. Bu görüşmelerin gecesinde uykusunda rüyalar görüyor ve ağlıyor. Ben herzaman yanında durmama ve çoğuna müdahele etmeme rağmen boşluğuma geliyor ve % 100 zarar görmesine ne yazık ki engel olamıyorum. Sonuç olarak hem fiziksel hem psikolojik olarak zarar görüyor..
Öğrenmek istediğim oğlumun zarar gördüğü an karşılık vermemesi ve ya kendini koruma amacıyla uzaklaşmaya çalışmaması normal bir davranış mı? Bu tür durumlarda benim nasıl bir yaklaşım içinde olmam gerekli? Bu konuyla ilgili pedigoga gitmeli miyiz?

Yardımlarınız ve görüşlerinizi rica ediyorum.

CEVAP:

Bu yaştaki çocukların bu gibi durumlar yaşadıklarında
kendi başlarına çözüm bulmalarını beklememiz hata.
Çoğu zaman rehberlik etmemiz, kimi zaman da doğrudan
müdahale etmemiz gerekecektir.
Çocuğunuzla ilgili
yapabileceklerinize, izleyeceğiniz yaklaşıma ilişkin birkaç
şey söyleyebilirim, ama bundan önce bakmanız gereken
diğer çocukların tutum ve davranışları.

Çocuklar ilgiyle ve rehberlikle beslenirler. Ebeveynleriyle
kurdukları ilişki temeldir. Dünyaya karşı “güven
duygusuyla” yaklaşmanın yolunu, ebeveynlerinden aldıkları
temel güven duygusuyla bulurlar. Yavaş yavaş objelerle
ilişkiye geçtiklerinde, bilhassa oyuncakları ve “sahip
oldukları” diğer objeler üzerinden benlik duyguları da
gelişir.

Ancak kimi çocuklar (o saldırgan çocuklar
örneğin), ya ihmal edildiklerinden (“ihmal” bazen ebeveyn
çocuğun yanı başındayken de olur tuhaf bir şekilde) ya
şımartıldıklarından, sınırlarını öğrenemezler
ve benlik duyguları da olgunlaşmaz, dolayısıyla ikili
ilişkilerde, sosyal ortamlarda saldırganlığa yönelirler. Bu
çocukların özellikle anaokulu eğitimi sırasında (2
buçuk 3 yaştan itibaren), ilişkide karşısındaki bireye
saygı duymasını öğretmek şarttır. Anaokulu öncesi,
bunu o çocuğun anne-babasından bekleriz, bekleriz ama kimi
zaman bulamayız. Bulamadığımız durumda, bunu o anne-babaya
anlatmayı deneyebiliriz, ama bu çoğu zaman sonuç vermez. O
durumda yapacağımız tek şey maalesef, çocuğumuzun o
ilişkiden uzak durmasını sağlamak olacaktır.

Diyebilirsiniz ki, yaşamda bu gibi insanlar hep olacak ve biz her
seferinde kaçan, terk eden mi olacağız? Benim kişisel
cevabım (ebeveyn olarak da hasbelkader “uzman” olarak da),
gerekiyorsa evet, olacaktır.

(Tek evladımız Melodi şu an 14 yaşında. Biz Adana’da
yaşıyoruz, o İzmir’de bir okulda yatılı okuyor, bu sene lise
hazırlık sınıfında. Sakinliğini koruyarak her durumda
kendini savunmayı, gerektiğinde tepkisini göstermeyi biliyor.
Tüm çocukluk evrelerinde bu gibi durumlarda fiziksel
karşılık vermemesini, yakınında yetişkin kim varsa
-eğitmeni, biz veya bir başka yetişkin- durumu ona iletmesini
istedik kendisinden. O çocukla birlikte olmak, onunla oynamak zorunda
olmadığını anlattık. Eğer bu kötü davranış bir
eğitmen tarafından sergilenirse, o kişinin buna hakkının
olmadığını dile getirmesini ve en kısa sürede de bize
iletmesini istedik kendisinden. Bunun için gerekirse sınıfı
terkedip bize hemen telefonla ulaşabileceğini de söyledik.
İlkokuldayken bir kez kendi öğretmeni değil de, yan şube
öğretmeni böyle bir şey yapmaya yeltendiğinde, ertesi gün
okulda o öğretmen beni karşısında buldu. İlkokul
hayatında bir daha böyle bir şey tekrarlanmadı. Sözel bir
iki densizlik oldu, onda da önce kızımız kendisini savundu,
ardından biz ebeveyn olarak o densizliği yapan öğretmenin
karşısındaydık. Kimileri bu tavrımızın
çocuğumuzun “özgüvenini” zayıflatacağını, her
durumda sırtını bize yaslamaya çalışacağını iddia
etti. Ben de her seferinde aksine, özgüveninin “zedelenmeden” daha
da artacağını iddia ettim. Bugün yatılı okuyan
çocukların neredeyse hepsi her fırsatta (neredeyse her hafta
sonu) ailesinin yanına gitmek isterken (kimisi örneğin her
hafta sonu Ankara’ya gidiyor), Melodi hafta sonlarını kendi
başına planlayıp, gerektiğinde şehirde toplu taşıma
araçlarını da kullanarak, bazen tek başına, bazen
arkadaşlarıyla zamanını aktif ve verimli şekilde
değerlendiriyor. O bizi, biz onu özlüyoruz elbette
(“özlemek” de nefis bir duygu ayrıca), ama bu özlem
bağımlılık içermiyor. )

Derya hanım, Ufuk böyle bir durumla karşı karşıya
kaldığında, siz de orada iseniz, müdahale edin bence.
Müdahaleniz, sert ve keskin olmamalı, en azından
başlangıçta. Önce o şiddet eylemini gerçekleştiren
çocukla iletişim kurarak, neden böyle yaptığını, böyle
bir şeye neden gerek duyduğunu sorabilirsiniz. Sonra rehberlik
ederek, gel bakalım hep birlikte oynayalım, şunu şunu
yapalım, ne dersin diye çocuğa ulaşmayı deneyebilirsiniz.
Eğer çocuğun anne-babası oradaysa (anladığım kadarıyla
tanıdığınız kişilerin çocukları bu çocuklar),
onlara da çocuklarına rehberlik etmeleri gerektiğini
hatırlatabilirsiniz. Ulaşamıyorsanız, bir iki denemeden
sonra uzatmayın terk edin. Tüm çocuklar, daha doğrusu tüm
ebeveynler böyle değil, neyse ki!.. Doğru rehberlik almış,
güzel büyütülmüş çocuklar da var, neyse ki!… Biz
bulabildik böyle aileleri, eminim siz de bulabilirsiniz.

Eğer, o çocuk ve ailesi hiçbir girişiminize olumlu yanıt
vermiyorsa,
o an orayı terk edemiyorsanız, o çocuğa
kararlı (ve biraz sert bir tonda) bunu yapmaması gerektiğini,
eğer yaparsa sizden aynı şekilde karşılık
görebileceğini söylemelisiniz.

Bir keresinde, Melodi 6 yaşındayken, üniversitenin sosyal
tesisinde yemekteyken, Melodi oradaki çocuklarla arkadaşlık
etmeye, oyun oynamaya başladı. Bir süre sonra, uzaktan takip
ediyordum, bir şeyler oldu ve Melodi yanımıza geldi.
Erkeklerden birisinin hem küfür ettiğini, hem de vurmaya
kalkıştığını söyledi. Sen ne yaptın kızım,
dediğimde, yaptığının yanlış olduğunu söyledim ve
senin yanına geldim, dedi. Onu da aldım yanıma ve o
çocukların yanına gittim. O arada ailesini de bulmaya
çalıştım ama bulamadım. Aldım çocuğu karşıma,
neden bunu yaptığını söyledim, gayet ciddi bir tonda. Eveledi
geveledi. Bana bak dedim, bir daha bunu yaptığını görmeyeyim,
şimdi efendi gibi yaptığın şey için özür dileyeceksin,
ve doğru dürüst oynamaya devam edeceksiniz. Özürünü
diledi, ve oyuna devam ettiler. Bir keresinde de yine benzer bir durumda
çocuk özür dilemeye yanaşmadı. Bak dedim, şimdi
örneğin ben sana vuracak olsam ne yaparsın, hoşuna gider mi?
Umursamaz bir tavır takındı. Peki dedim, bak birazdan sana bir
tokat vuracağım, görüyorsun ki senden büyüğüm ve istersem
canını fena halde yakarım, ne diyorsun, dedim. Tamam, vurma
dedi. Peki dedim, sen de kimseye vurmayacaksın, eğer vurursan,
beni karşında bulursun, ve bu kez sana tokat atayım mı diye
sormam, yapıştırırım bir tane. Kuzu gibi oynamaya devam
ettiler.

Ufuk’a, böyle bir kötü davranışla karşılaştığında
bunun o arkadaşı tarafından “yanlışlıkla”
yapıldığını söylemeyin lütfen. Bunun yanlışlığı
olmaz. O çocuk bunu giderek alışkanlık haline getirmiştir.
Ufuk’a, o çocuğun, doğru dürüst oynamayı
“öğrenmemiş” olduğunu söyleyin, bunu öğrenmesi için
sizin bir şeyler yapacağınızı da belirtin, ve yapın, en
azından deneyin.

Yanında durmama rağmen boş bulunuyorum ve bir şekilde zarar
görüyor, diyorsunuz. Kusura bakmayın ama, bu yaştaki
çocuklar için “boş bulunma” hakkımız yok. Boş
bulunmayın.

Öte yandan, büyükanne ve büyükbaba Ufuk’la ilgilenirken
nasıllar? Genellikle büyükler biraz korumacı
davranabiliyorlar. Çocuğu korumak başka bir şey “korumacı
davranmak” başka. Şöyle örnek vereyim: Sözgelimi
sokaktasınız ve karşıya geçeceksiniz. Elinden tutup, yolun
boş olduğu zamanı beklemek gerektiğini söylemek ve durumu
kontrol etmek çocuğu korumak anlamına gelecekken, karşıya
geçeceğiniz zaman çocuğu hemen kucağınıza alıp
karşıya geçmek “korumacı davranmak” anlamına gelecektir.

Ufuk o duruma düştüğünde kendini koruma amacıyla oradan
uzaklaşmayı da bilmiyor, bu “normal” mi diye soruyorsunuz, bir de.
“Bilmiyor” kelimesini ben eklemişim, şimdi yazdığınıza
bakınca gördüm, siz “uzaklaşmaya çalışmaması”
demişsiniz aslında. Her neyse, eklediğim “bilmiyor” kelimesi
cevabı da içeriyor. Ufuk’a bunu öğretebilirsiniz. Evde bunu
“canlandırma” yoluyla da yapabilirsiniz. Bir şeylerle oynarken,
siz o saldırgan çocuğu canlandırabilirsiniz ve bu durumda ne
yapacağını, seçeneklerinin neler olabileceğini onun da
bulmasını sağlayarak öğretebilirsiniz.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar…

dostlukla,

Üstün Öngel

Bunlar da hoşunuza gidebilir...