Bazen panik atak ve kaygı hastalığıyla ilgili mesajlar geliyor özellikle instagramdan. Kimisine daha uzun cevap yazabiliyorum kimisine çok kısa dönebiliyorum. Buraya bir yazı olarak bırakıp, bundan sonra soranlara yazının linkini vermenin iyi olacağını düşündüm.
Ben böyle bir hastalık geçirmedim ama nasıl bir şey olduğunu tahmin edebiliyorum çünkü ikinci hamileliğimde korku yaşadığım zor bir dönem geçirmiştim.
Oğlum 2 yaşındaydı ve ben karnı burnunda hamileydim, sanırım 8. aydaydı. Yanımda olabilecek kimse yoktu. Birazcık uyumaya çalışsam oğlum geliyor ve beni uyandırıyordu. Hamilelik nedeniyle normaldekinden çok daha fazla uykuya ihtiyacım varken (geceleri de hep oğlumla uğraştığım için uykusuz kalıyordum) gündüz yarım saat uzanmaya niyet etsem 5 dakikada bir sürekli uyandırılmak kelimelerle anlatılabilecek bir yıpranma değildi.
Artık bu durumu gün içinde 50 kez filan yaşamaktan her denemede tekrar uyandırılmaktan dengem bozulmaya başlamıştı. Ve sonunda ne zaman uyumak istesem yine çocuk gelecek yine beni uyandıracak korkusu nedeniyle kalbim çarpmaya başlar oldu. Hatta bazen çocuk gelip beni uyandırmıyordu ama ben şimdi gelecek şimdi beni yine uyandıracak korkusuyla perişan oluyor, uyuyamıyordum.
Sonra ne oldu hatırlamıyorum (11 sene önceki olay) geçmişti. Ya eşimden yardım istedim ya da sonrasında doğum gerçekleşip kayınvalidem yanıma geldiği için o dönem geçti.
Bana mesaj yazan kişilere de genelde sizi çok iyi anlıyorum diyorum. Çünkü bu insanların problemi genellikle hastalığın üzerine bir de anlaşılmamak oluyor. Anlıyorum yazmak bir kelime, bana bir ağırlığı yok. Ve bunu anlamış olmak için değil de gerçekten anlayarak yazmak da mutlu ediyor.
Panik atak hastalarına ‘niye bu kadar büyütüyorsun kafaya takıyorsun’ demek kadar ilkel bir yaklaşım olamaz herhalde. Hatta çoğunlukla onların durumu hastalık boyutuna gelmeden önce bu şekilde yaklaşılması durumu daha da ilerletiyor. Anlaşılmanın bir çok psikolojik hastalıkları engelleyen bir özelliği olduğu malesef bilinmiyor. Ya da biliniyor da gururdan uygulanamıyor.
Çevremde bu hastalığı yaşayan kişilerden biliyorum ki, artık hastalık boyutuna gelmişse ve biyolojiniz değişmişse elbette doktora gitmek gerekiyor. Sadece anlaşılmak o aşamada sizi tedavi etmiyor.
Birlikte ders yaptığımız yeni tanıştığımız gruplarda bir- iki kişi bana gelip panik atak hastası olduğunu söyler, bu biraz da kendilerini tanıtarak korumaya alma refleksi gibi birşey. Sonuçta biraz hassas oluyorlar ve herkesin kaldırdığı durumları kaldıramayabiliyorlar.
Bazen eşi ya da çok yakını psikolog, psikiyatrist olabiliyor ama o insan şifa bulamamış olabiliyor.
Ya da şöyle olabiliyor, ilaç kullanma aşaması tamam geçiliyor, ama o kişi hayata karşı bakış açısını değiştiremediği için kurtulamıyor. Zira sorunun kaynağı yaşamaya devam ediyor.
Bu derdin iç dünyamızdaki dermanını söylemek çok basit ama uygulaması elbette öyle değil. Hayatı yönetemediğimizi gerçekten derinden kabul etmek… Zor ama gerçekleşebilirse de yolculuğumuzu ummadığınız kadar kolaylaştırabilir Allah’ın izniyle. Bize musallat olacak, rahatsız edecek sorunların her zaman çıkacağına ve bunun normal olduğuna, ölene kadar da böyle olacağına rıza göstermek sorunların yıpratıcılığını azaltan bir bakış açısı.
Dış dünya çözümü olaraksa nacizane gördüğüm bildiğim lütfen lütfen lütfen yalnızlıktan uzak durmak. Sosyal ağlar sayesinde yüzlerce insanla tanışıp konuşup birbirimizi anlıyoruz ama onlar zor anımızda çocuğumuzu emanet edemeyeceğimiz, reel yakınlığımız olmayan kişiler. Benim hamilelikte yaşadığım durumda komşularla biraz ilişkimiz iyi olsaymış destek olabilirlermiş diye düşünüyorum şimdi geriye baktığımda. Yaşları benimkinin iki katıydı ve çok farklı kültürlerden oldukları için pek modumuz tutmuyordu. Hoş şimdi de yoğunluktan komşularla görüşemiyorum ama bahane değil, bu konuda kendimi geliştirmem lazım biliyorum.
Modern zaman, insana sorunsuzluğun vaad edildiği zaman… Bu vaad hepimizi daha da sorunlu yaptı çünkü gerçeklikten uzaklaştırdı. Yakınlaşmalıyız diyorum, hastalara şifa, dertlilere deva diliyorum.