1 haftadır yazı ekleyemedim ne yazayım diye düşünürken, son bir haftadır sağlık için olmazsa olmaz diye düşündüğüm, basit bulacağınız ama basit olmadığını anlatmaya çalıştığım gıdaları yazayım.
Eminim son aylarda kaç kilo verdiğimi yazsam ve hatta şu anki kilomun rakamını yazsam birçoğunuzun çok daha fazla ilgisini çeker, ama kendimi hit toplamaya çalışan haber siteleri gibi yapmama sözü verdiğim için bunları yazmıyorum.
Paparazzi programlarına ve haber sitesi gibi görünüp yüzden doksanı magazinden oluşan web sitelerine para kazandıran meraklarımız, bize neler kaybettirir acaba diye bir liste çıkarmaya kalksak nasıl bir kabarıklıkla karşılaşırdık acaba? İşinize yaramayacak ve bu dünyadan göçüp toprak altına girdiğinizde bir çöp yığını olarak hayatınızı işgal ettiğini hissedeceğiniz meraklarımızdan bir nebze kurtulmak isteyenlerdenseniz siteye eklediğim Üstün Dökmen'in şu videosuna havale edeyim.
Gelelim, mucizevi gıdalara:
– Bal
– Limon
– Sarımsak
– Zeytinyağı
2 Mart'ta hastalandığımı yazmıştım. Arka arkaya gelen boğaz ve kulak enfeksiyonlarıyla mücadele ederek demeyelim, hastalığın görevini yerine getirip gitmesini bekleyerek arkadaş oldum. Her defa tam iyileştim deyip dışarı adımımı attığımda bir daha kötü oldum. Ancak iyileştim. Bu kadar uzun sürmesinin nedeni hastalanmadan 4 gün önce geçirdiğim ve vücudumdaki kanın ciddi bir kısmını kaybetmeme sebep olan bir tedaviydi sanırım. Zayıf düşmüşken bu hastalık da gelince tam bir vurgun yedim. Anlamlı bir vurgun oldu, insan hastayken hayatının muhasebesini çok yapıyor.
Anlayışlı çocuklarım anneleri hastayken habire tahin-pekmeze ekmek bandırıp yediler, masaya kendileri oturup kendileri kalktılar.
Yardım için en yakınımda olması gereken kişiyi çağırmadım, kullardan yardım isteyip en aciz halimde bile güleryüz görememekten bunalıyorum bazen. Allah'tan yardım istedim.
Doktora gitmedim, ya Şafi ya Allah deyip sarımsak, limon, bal ve zeytinyağına sarıldım.
Şunu anladım,
Bu dünyada şükürden daha büyük bir lezzet yokmuş. Hastalık insana şükr etmeyi unuttuğunu anlatıyor.
Bu hastalık da benim şükr etmeme sebep oldu.
Çok şükür.
Bütün insanları, çiçekleri, baharı, kainatı, kimbilir ne hikmetler barındıran tsunamileri, meyveleri, eşimi, çocuklarımı, cenneti ve rahmeti çok Yaratıcı'yı çok seviyorum. Hepinizi de..
Ve sağlığımı. Ve kainatı kaplamış olan, o olmasa herkesin hastalıktan kırılacağı şifayı.
Başlıktaki soruya da cevap verelim, Şifa nerede?
Şifa, çok çabuk hastalanan ve günün birinde kolayca ölecek olan bir vücuda sahip olduğunu anlayıp, çer çöp anlamı taşıyan şeylerle iştigali bırakmaya biraz daha istek duymakmış.