Genel

20. Övgü Zararlıdır Ama Zararsız Olanı Da Vardır

Önceki 2 yazıda çocukları övmek yerine, nasıl yaklaşmak nasıl davranmak gerektiği üzerinde durduk.

Ondan önceki yazılarda da ödüllerin ve övgülerin muhtemel zararları üzerinde durmuştuk… Övgünün Olumsuz Yanları 1, 2 ve 3 yazılarına bakabilirsiniz.

Övgü gibi iyi bildiğimiz bir şeyin aslında bizi ne türlü karmaşık sorunlarla baş başa bıraktığını anlamaya çalıştık.

Övgü zararlıydı çünkü anne babalar çoğunlukla çocuk üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için övgü veriyorlardı.

Yavrum bugün ne kadar usluydun, aferin sana derkenki amaçları, kendi memnuniyetlerini dile getirmekten çok “çocuğum bak sen hep böyle uslu durursan ben hep seni överim” mesajını iletmek olabiliyordu. Kafalarındaki gizli gündeme göre kendi planlarını gerçekleştirmek için övgü veriyorlardı.

Ya da çocuğun resmi güzel olmadığı halde aaa çok güzel olmuş deyip samimiyetsizlik gösterebiliyorlardı. Çocuktan da “hiç de değil, beni kandırmak için çok güzel” dedin gibi bir cevap alabiliyorlardı.

Çocuk üzerindeki planlarımızı gerçekleştirmek için çocuğa övgü vermek, çocuğun niyetimizi anlamasına bizi sahtekar olarak görmesine sebep oluyordu. Ve çocukta görmek istemediğimiz başkalarına bağımlı olma, kıskançlık gibi bazı davranışların onda yerleşmesini kolaylaştırıyordu. Çocuklar bizi yargılayan ve değerlendiren bir kişi olarak tanıyor, bizimle kuracağı açık ve dürüst iletişim engellenmiş oluyordu.

Kısaca, gizli gündem içeren, planlanarak yapılan ya da samimi olmayan övgüler hem kısa vadede özelikle de uzun vadede tehlikeliydi. Çok tehlikeliydi?.

Bütün bunları işledik.

Ama bir de hiçbir gizli gündem, plan, amaç, samimiyetsizlik içermeyen övgüler vardı. Onlara değinmedik.

Bir anda ağzınızdan dökülüveren, söylemeden edemeyeceğiniz samimi övgüleriniz vardı. İşte kitabımızın yazarı bu istisnai övgüleri kullanmaya izin vermiş 🙂

Yani övgüyü planlı olarak yapmıyorsanız samimiyseniz çekinmeyiniz efendim:

“Çocuklarınızın ara sıra gerçekten içinizi ısıtan, sizi çok mutlu eden bir davranışıyla ya da bir sözüyle karşılaştığınız zaman, onları yargılamadan ve değiştirmeye çalışmadan sadece o anki duygularınızı açık yüreklilikle söylemenizin onların çok hoşuna gideceğini unutmayın. Çocuğunuzu denetleme niyetiniz olmadığı o zamanlarda, söyleyeceklerinizin onları gerçekten etkileyeceğini göreceksiniz. Bu tür iletiler önceden planlanamaz, doğal olarak dudaklarınızdan dökülüverir. Bunları söylerken kusursuz bir ben iletisi kurmasanız da olur.”

“O elbisenin içinde sanki ışık saçıyorsun”
“Yaptığın resme bakmaya bayılıyorum”
“Ara sıra yaptığın incelikler beni çok sevindiriyor”
“Ben alışverişteyken bulaşıkları yıkamışsın, çok düşüncelisin.”
“Saçlarının bu kesimi sana çok yakışmış.”

Ödüller ve Övgüler İle ilgili bölim bitti. Sonraki yazıda başlayacak olan bölüm “Ceza’nın Tehlikeleri Ve Yetersizlikleri”

Bu arada, ana babalardan sürekli ne yapmamamız gerektiğini söylüyorsunuz ama ne yapmamız gerektiğine çok fazla değinmiyorsunuz gibi yorumlar alıyorum. Efendim bir yoruma cevap verirken de yazmıştım, def-i şer, celb-i nefden aladır diye bir kaide vardır ya hani. Yani zararlı şeylerden kurtulmak güzel şeyleri elde etmekten önce gelir. Bizimki de buna benziyor, önce zararlılardan kurtulmaya çalışalım sonra güzel şeyleri öğrenmeye çalışacağız. Eğer çok merak ediyorsanız, Dr Thomas Gordon’un E.A.E (Etkili Ana Baba Eğitimi) kitabını alınız okuyunuz sevgili anababalar. Orada çocuk eğitiminde hangi yöntemleri kullanmanız gerektiği üzerinde uzun uzun durulmuş..

* Alıntılar ‘Çocukta İç Disiplin Mi, Dış Disiplin Mi?’ isimli kitaptan yapılmıştır. Dr. Thomas Gordon, Sistem Yayıncılık

Bunlar da hoşunuza gidebilir...