İstanbul’da eşcinseller korosu konser verecekmiş. Hem de Mübarek Ramazan’ın ortasında. Bu habere Hayrettin Karaman’ın gazete yazısında rastladım. Bir de onur(!) yürüyüşü düzenleyeceklermiş.
Bunu batıda yapsalar sorun yok. Çünkü orada ahlakî değer diye bir şey yok. Herşey kanıksanabiliyor. Mesela eşcinsellerin şu daveti normal karşılanıyor:
……………………………..
Külotsuz Parti
Ahlak felsefesi üzerine okumalar yapıp tartışacağımız bu muhteşem partiye herkesi bekliyoruz! Şaka anam, şaka. Ahlak dediğin nedir ki? Külotu kafasına geçirebilen bütün ahlaksızları Leyla’ya çağırıyoruz!
……………………………..
Fakat bizim buraların değerleri var. Hem de ucu kaçmış bir özgürlük için satılamayacak kadar kıymetliler.. Böyle bir partiye ‘aa ne kadar özgür, kim kime dum duma’ demeyeceğimiz belli. Ya da yürüyüşlerinde bir onur monur görmeyeceğimiz aşikar.
Fakat bu vatandaşlar bu toplumda kendilerine kötü bakılmasın istiyorlarmış. Yaptıkları her türlü ahlaksızlık ‘onurlu’ bulunsun istiyorlarmış. Velev ki ibneyiz yazdıkları kartlarla yürüyüş yapacaklarmış.
Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz? Bir saldırı anlamına. Çünkü bizim inancımıza göre bu iş nefret edilesi bir iş. Fakat böyle görme hakkımızı bile tanımadıklarını ilan ediyorlar.
Ne kadar özgürlükçü bir yaklaşım değil mi? Ya da tecavüzcü mü demeli? Birinin güya özgürlüğünü savunacağım derken, ötekinin inancına saldırıyorlar. Zaten bu ‘herşeye özgürlük’ anlayışı çok hata veriyor da. Kimsenin ırgaladığı yok. Savundukları görüş çelişkili ve aptalca mıymış, düşünen var mı acaba?
Allahım şunların halini gördükçe daha bir seviyorum kitabımı da inancımı da. İyinin de kötünün de tanımı belli. Özgürlüğün de. Sınırları net. Ve herşeyin bir açıklaması var.
Kayışı kopmuş özgürlük anlayışı ise insana zarar veriyor. Vicdanının kabul etmediği dengesizlikleri hoş görmesini istiyor. E hani özgürlük iyiydi bu eşcinselliği de kabul edeceğiz o zaman şeklinde baktırıyor.
Hayır efendim bizim özgürlük anlayışımızı bunlar belirlemiyor. İnsanoğlunun heva ve hevesi belirlemiyor. Kendi kendini yanlışlayan felsefeler belirlemiyor. İnancımız, Rabbimiz belirliyor.
Bu bakışımızı değiştirmeye çalışmak, o çok sahiplendiğiniz inanç ve düşünce özgürlüğüne aykırı asıl.
Hayrettin Karaman bir yazısında çok güzel ifade etmişti bunu:
“İnsan haklarına dayalı demokrasilerde bir kimsenin ate ve eşcinsel olma ve bu oluşları savunma hakları varsa, böyle olmayanların da kendi değerlerine dayalı olarak ateistlere ve eşcinsellere “kötü bakma” hakları, hatta Müslüman iseler vazifeleri vardır. Bunlara kötü bakanlar davranışlarını hukuk çerçevesi içinde tuttukları sürece kınanamazlar ve kimsenin bu “kötü bakmayı” yok etmek için baskı yapma hakkı yoktur. Baskı yapmak şöyle dursun sosyo-kültürel tedbirler alarak insanların -inanca ve ahlaka dayalı- bakışlarını değiştirmeye çalışmak bile inanç ve düşünce özgürlüğüne aykırıdır.”
Altını çize çize, bastıra bastıra söylemek hakkımız. Burası batı değil. Bu yörelerin halklarına göre eşcinsellik, Lut kavminin helakına sebep olmuş bir sapkınlıktır. En hafif tabirle, tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
Özgürlüğünüzü de, sapıklığınızı da gidip batıda satmanız rica olunur.