Yıllar yılı köylü, cahil, medeniyet bilmez diye yaftalanan dindarların evlerinde artık şu resimde gördüğünüz gibi sofraların bulunması ne kadar da ilerlediklerini gösteriyor değil mi?
Bir çok kişiden hatta yakınımdaki arkadaşlarımdan duyuyorum. Diyorlar ki ‘Müslümanlar zengin olmalıymış ki, ilerlemeliymiş.’
Nefsimiz, zengin olma isteğimizi, müslümanların ilerleyişini istemek gibi gösteriyor olmasın sakın.
Zenginliği ‘Müslümanların terakkisine’ bir şart saymak bir kere şerefli ve hakikatin ta kendisi olan dinimize hakaret gibi geliyor bana.
– Sanki ilerlemeye sebep binbir ahlakî değer ve ölçü ortaya koymuş bir dinimiz yokmuş gibi. Fakirlere ilerleme yolunu açmamış gibi.
– İnsana ahiretin önemini anlatırken dünya hayatını da nasıl en kaliteli ve zarif şekilde yaşayacağını detaylandırmış bir peygamberimiz yokmuş gibi.
– Yeryüzünün nasıl bir ince bir hoşgörüyle, nasıl bir ruh asilliğiyle mamur edileceğini örneklemiş bir rehberimiz yokmuş gibi.
– Sanki kız çocuklarını toprağa gömecek kadar cahil bir kavme gelen o peygamber, müslüman olduktan sonra tüm insanlığa adalet ve şefkatte örnek olan o kavmi, para ve güç sayesinde dönüştürebilmiş ilerletebilmiş gibi.. Tövbe tövbee..
İlerleme derken bunları kast etmiyordunuz belki siz. Başka neyi kast ediyor olabilirsiniz bir düşünelim.
Kültür, sanat, edebiyat, bilim, teknoloji alanlarında hatırı sayılır birşeyler yapmak, eserler ortaya koymak falan mı?
Yani kusura kalmayın ama etrafımda hangi muhafazakarın zenginleştiğini gördüysem, sanata, kültüre, edebiyata falan daha bir yabancılaştığını müşahade ettim.
Esasen benim müşahede etmeme de gerek yok, zaten öyledir, şairler yazarlar, hatta kaşifler mucitler ekseriya fakir fukaradan çıkar.
Ya da zenginliğin içinde doğsa büyüse bile, zenginliğe pek önem vermeyenlerden çıkar.
Önem verenlerin kafaları ise, fakir sanılmaktan ürkmekle ve şu markayı almaz, şu ayarda giyinmezsem yok da ondan alamıyorum sanılır evhamlarıyla meşgul daha çok.
İlerleme derken, müslüman zengin olunca fakire fukaraya daha çok yardım eder ve toplum yükselişe geçer tezi midir kastınız?
Aslında fakirler de biraz daha fakirlere yardım edebilir. Zaten fakirin halini, kendisine seviye olarak en yakın olan daha çok düşünür.
Hatta zenginler belki de en az yardım eden zümre bile olabilir. Nereden biliyoruz zenginlerin daha çok yardım ettiğini.
Şuradan biliyoruz, o kadar çok yardım etselerdi hem Hz. Hatice gibi zenginlikleri azalır hatta biter hem de fakirler hatırı sayılır şekilde azalırdı.
Yenişafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan geçen gün twitterda, İHH’ya gelen yardımın büyük kısmının zenginlerden değil orta sınıftan olduğunu yazmıştı. Bir bildiği var demek.
Bir de toplumda ahlak yoksa, şefkat yoksa, salt herkesin yüksek bir hayat standardına kavuşmasıyla gelinen nokta ilerleme olmuyor, bir çok Avrupa ülkesi buna örnek. Köylerde bile AVM var çocuk tacizleri günden güne artıyor.
İlerleme derken, biraz daha dindarlaşmak biraz daha uhrevî işlere, hayır işlerine koşmaktan söz ediyor olabilir misiniz?
Gördüğüm kadarıyla biraz daha mütavazi bir hayat yaşarken, haftada bir dinî sohbetlere gidebilenler, alınabilecek şeyler, gidilebilecek yerler çoğaldıkça kahretsin o kadar yoğun oluyorlar ki, Allah’ın adının anıldığı meclislere ara sıra bile uğrayamıyorlar.
Eskiden az bir zahmetle çabucak hazırlanabilecek sofralar onları vaazdan nasihatten alıkoymuyordu, ama ihtişamlı sofraları hazırlamak takdir edersiniz ki o kadar kolay değil. Vakit gerekiyor, planlamak icap ediyor.
Ha hayır işi derken, ara sıra kermeslere koşturmak ihmal ediliyor demiyoruz. Fakat dua meclislerine girmekte bu kadar zorlananların, bir iki hayır işine neden vakit ayırdığını anlamakta zorlanıyoruz, daha doğrusu zorlanmıyoruz.
İlerleme derken, ahlak ve görgü bakımından ilerlemeyi kast ettiğinizi ise hiç sanmıyorum.
Eh evet, her bir sahip olunan şeyin sosyal medyada dur durak bilmeden paylaşılmasından görgü seviyesi belli. Mütevazilik, duyarlılık, özendirmeme kaygısı, haya, asalet, diğergamlık, naiflik, mahremiyet, nezaket had safhada.
İki gün önce bir annenin blogunda, ‘bir kendi evime bakıyorum bir instagramdaki ihtişamlı sofralara, var mı böyle evler gerçekten diyorum ve kendi evimden… (devamını yazamadım)’ satırlarını okuduğumda çok üzüldüm. Çoktandır ertelediğim bu yazıya başladım.
Bunu en çok hadis ayet paylaşan, dindar muhafazakarlığıyla öne çıkanların yapması daha bir acı.
Yanlış anlaşılmasın servet düşmanı olmayı savunmuyorum fakat büyük paraları yönetip basit bir apartman dairesinde sade bir hayat yaşayabilen, parasını daha çok toplumun sıkıntılarına, ümmetin dertlerine çözüm için, hayır hasenat için ayırabilen, hakiki ilerlemeyi amaç edinen zenginler hayal ediyorum.
Zenginliğin varlığı değil, bu kadar çok gösterilen ve belli olan bir şey olması rahatsız edici.
Herkesin gelir seviyesinin giyinişinden, evinden, yaşayışından bu denli anlaşılması, ihlasın ve samimiyetin en büyük düşmanı olan RiYAyı göstermesi bakımından, müslüman bir toplum için çok çirkin bir hal.
Şu manzaraya baktığınızda, zenginlik sebebiyle ortaya çıkan bir ilerleme görebilen var mı çok merak ediyorum. Çok afedersiniz açık bir gerileme görülüyor.
Konseptli şık sofralar hazırlamayı medeniyet ve ilerleme zannedetmek de, gerilemenin boyutlarını gösteriyor.
Ve belki de en tehlikelisi bu.
İlerleme zannedilen gerileme!