Bir kutlu doğum haftasını daha geride bıraktık. Afişler, duyurular, toplantılar, coşkulu kutlamalar gördük. Her yerde gül sembolleriyle birşeyler yapıldı, güller dağıtıldı.
Ne güzel.
İyi ki doğdun, dedik. Minnet hisleriyle dolduk.
Ben böyle zamanlarda hem çok seviniyorum, hem biraz hüzünleniyorum.
Herkes, Hz. peygamberin ahlakça çok yüksek, çok iyi, çok şefkatli olduğunu az çok biliyor, düşünüyor. En ami gördüğümüz insan bile.
Ama O’nun getirdiği haberle yeteri kadar ilgilenmeden, şahsının mükemmeliğini ayinvari bir tarzda anmaktan çok daha fazlası sanırım bizden beklenen.
Nedir peygamberin getirdiği haber?
Haberleri izleriz akşamları, sabahları haber sitelerine bakarız, çevremizde ne olup bitiyor merak ederiz, duyduğumuz bir çok habere kayıtsız kalamayız. Tepki veririz, bazen doğruluğundan emin olmak için peşine düşeriz.
Haber böyle bir şeydir. Bizi çeker, ilgilendirir.
Peygamberin (ASM) bize getirdiği haber, Tv’de izleyip unuttuğumuz önemsiz haberler gibi midir peki?
Kendinize bir sorun, O güneş gibi Zat’ın (ASM) bize getirdiği ve bizi çok ilgilendiren haber nedir?
Bu soruya çoğumuz, ahiretten haber veriyor, ölümden sonrasından haber veriyor, Yaratıcımızdan haber veriyor diye cevap verebiliriz. Bunlar doğru elbette. Çok çeşitli doğru cevaplar olabilir.
Bana göre en önemlisi bugünümüz ve yaşadıklarımızla ilgili haberler. Hani bir önemli olay başka şehirde olsa haber olarak ilginizi çekmez ama yan sokağınızda olmuşsa çok ilgilenirsiniz ya. İşte peygamber (ASM)’in getirdiği herkesin kendisiyle ilgili bir haber var.
Herkesin sorduğu NEDEN sorusunun cevabını veriyor.
Herkes duygularıyla soruyor bu soruyu. Nasıl mı:
Neden istediğim gibi bir hayat geçiremiyorum, herşey benim elimde değil?
Neden, geldim bu dünyaya ve neden yaşıyorum?
Neden istediğim halde bazı şeyleri elimde tutamıyorum ve kaybediyorum?
Neden, şu güzel güneşli çiçekli pırıl pırıl neşeli dünyadan günün birinde ölümle ayrılmak zorunda kalıyorum?
Neden karşıma ölüm diye bir karanlık çıkıyor?
Bu dünyada yaşayıp yaşayıp sonra sessizce neden gidiyorum?
Meyvelerin tadını alıp, karşı cinsi sevmenin zevkini yaşayıp, evlat sevgisiyle coşup, dünyanın binbir maddi manevi hazzını hissedebilen ve düşünebilen bir güzel insanken niye kara toprağın altına giriyorum?
Bu dünyada ne kadar mutlu olursam olayım, neden kendimi çoğu kez kendi dünyamda yalnız hissediyorum?
Gerçekte ne istiyorum?
gibi sorular, her insanın ister istemez sorduğu sorular. İçinde yaşadığı sorular.
Düşünürler, derin duygulu insanlar, bazı şarkıcılar bu soruları daha çok ve daha yoğun sormuşlar. Ben, bu “neden” sorularını çok içli sorup cevabını bilemeden gitmiş insanlar için üzülüyorum. Ünlü Flemenk şarkıcı Andre Hazes’in cenazesinde bakın, kendi söylediği WAROOM (NEDEN) şarkısı, tabutu eşliğinde bir kez daha bir arkadaşı tarafından söyleniyor ve aynı sorular soruluyor.
Kariyerinin ve zenginliğinin doruğundayken, 2 evladını bırakıp ölmek ister miydi Andre Hazes? Hem de çocuklarına Kleine Jongen(Küçük Oğlan) diye bir şarkı yazıp bırakacak kadar şefkatli ve derin bir babayken.
Kim ister ki?
Kimse istemez.
Aynı soruları, Andre Hazes’in gözlerinde gördüğüm gibi bütün insanların gözlerinde görebiliyorum…
Çoğunuzun bildiği gibi, insanı aciz bırakan bu gibi soruların aslında çok tatlı ve ferahlatıcı cevapları olduğuna inanlardanım.
O cevapları, çok büyük birer haber olarak Hz.peygamber (ASM) bize getirmiş diye inananlardanım.
Sadece müslümanlara değil, ilgi duyan hisseden her insana haber getirmiş.
Kimisi onun getidiği habere gericilik gözüyle bakarak kendini mahrum ediyor, kimisi sanki insanlar bu dünyada mutlu yaşayamasın diye sınırlamalar yasaklar getirmiş sanarak uzak duruyor, ruhunu hayatının anlamına karşı aç bırakıyor.
Tercihi kendisinin tabi herkesin. Yaratıcımız herkesi soruların cevabını aramak, bulmak, peşine düşmek/düşmemek konusunda özgür bırakmış.
Özgürlük belki de bu dünyadaki en güzel duygu. Doya doya yaşamak lazım.
Özgürlükten kastım canımın istediği gibi yaşamak tabiki değil. İnsan ruhunu kafese tıkan soruların cevabı bulunmayınca, canının istediği gibi yaşaması özgürlük olmuyor.
100 yıl önceki insanlar, sorularının cevaplarını bularak ya da bulmadan bu dünyadan gittiler. Şimdi bir ölüler topluluğular. Biz de 100 yıl sonrasının ölüler topluluğuyuz.
Peygamerin (ASM) getirdiği özgürlük haberine ilgi duymadan, neden sorularının cevabını veren muazzam haberi arayarak ya da boşvererek hayat geçirmek özgürlüğü herkesin kendi elinde.
İşte burası böyle ilginç bir dünya.
Yarabbi! Peygamberin (ASM) getirdiği habere ihtiyacımızı hissedip, samimane “işittik ve itaat ettik” diyenlerden eyle bizi!