Genel

7. Otorite Çeşitleri ve Etkileri

U (Uzmanlık)Otoritesi

İ (İş) Otoritesi

A (Anlaşma) Otoritesi

G (Güç) Otoritesi

Bu otorite çeşitleri hakkındaki açıklamalar ve örnekler bir önceki yazıda yer almıştı. Şimdi bu otorite çeşitlerinin çocukları nasıl etkilediğine bakalım.

Uzmanlık otoritesi yetişkinler arasında olduğu gibi, yetişkinler ve çocuklar arasında saygı uyandıran bir otorite biçimi imiş.

Bizler nasıl bilgisinden, deneyiminden, uzmanlığından dolayı bir kişiye uzman olduğu konuda itimad ederiz. Fikrini ciddiye alır, değer veririz. Aynı şeyi çocuklar ve gençler de yapıyorlar. Sahasında bilgili kişilerin söylediklerini önemsiyor, öğütlerini dinliyorlar.

Ana babaların yakındığı itaatsizlik ve söz dinlememe sorunu aslında G otoritesi yokluğu anlamına geliyor. U otoritesi söz konusu olduğunda ise, çocuklar saygılı ve söz dinlemeye yatkın oluyorlar.

Özellikle küçük çocukların, büyüklerin uzmanlıklarını bazen gözlerinde büyüttükleri ve inanılmaz buldukları da oluyor. Bu çocuklar öğretmenlerin, doktorların, marangozların bilgi ve becerilerinin fazlalığından adeta dehşete kapılırlar. Ana babalarının her şeyi bildiğini düşünürler. Çocukların her şeyi bildiğimizi düşündüğü, yani bize uzman gözüyle baktığı yaş döneminde U otoritesi çok önemlidir. Çocuk bazen karşı çıksa ve bazen dinlemese de, ona verdiğimiz bilgileri ve çoğu davranışlarımızı doğru olarak algılar ve kaydetmeye başlar. Bunda bizi uzman gibi görmesi ve her şeyi bildiğimizi düşünmesinin etkisi var.

Gelelim İş otoritesine. Yetişkinlerin işleri nedeniyle sahip oldukları yetki ve sorumluluklara, büyükler gibi çocuklar ve gençler de saygılıdır. Direktiflere ve yönlendirmelere uyarlar. Araba kullanan yetişkinin kemerleri bağlamasını söylemesini, öğretmenin sıraya girmelerini istemesini kabul etmek gibi.

Anlaşma otoritesinin çocuklar üzerindeki etkisine kitabın bu bölümünde yazar değinmemiş. Kitabın ileriki bölümlerinde iş ve anlaşma otoritesinin çocuklara etkisine çok tafsilatlı değiniyor,belki bu yüzden gerek duymamış olabilir.

Şimdilik, anlaşma otoritesinden bahsederken aklıma gelen bir bilgiyi sizlerle paylaşayım. Saliha Erdim’in radyo programında dinlemiştim. Bir bayan telefon açtı canlı yayına katıldı, 6 yaşındaki çocuğunun çok yaramaz olduğunu, baş edemediğini, çocuktan her yaramazlıktan sonra bir daha yapmayacağım diye söz aldığını ama çocuğun sözünü hiç tutmadığını söyledi Saliha Hanım da 6 yaşındaki çocuğun sözünde durmasını beklediğiniz için hata birazcık sizde dedi ve biraz sert çıktı. Çocuklardan belli bir yaşa gelmeden önce, bu tür konularda söz istemenin sonuç vermeyeceğini açıkladı. Bu bilgi de, anlaşma otoritesi ile ilgili olarak aklınızın bir tarafında aklınızın bir kenarında bulunsun.

Tabii bu demek değildir ki çocuktan hiçbir söz istemeyeceğiz, bir şey öğütlemeyeceğiz. Çocuktan söz istemek değil, sözünde durmak için yetişkinler gibi hassas olmasını beklemek hata olan.

Sözü nasıl istediğimiz de önemli. Eski bölümlerde de geçmişti, çocuğun kendi davranışıyla ilgili doğruyu kendisinin kabul edebilmesi için, bizim kontrolümüzde kararlara ve kurallara katılması önemli. “Bana söz ver, gittiğimiz yerde yaramazlık yapmayacaksın beni üzmeyeceksin” yerine, “sence gittiğimiz yerde nasıl davranman doğru olur, hadi seninle karar alalım, kuralları sen söyle uygunsa ben de kabul ederim” gibi cümlelerle yaklaşmak gerektiğine kısaca değinmiştik.

Tabii böyle yaklaştığımızda, çocuk işine gelmediği için hoşunuza gitmeyen kurallar da söyleyebilir. Bu durumda fazla üstüne gitmek veya düşüncenizi kabul ettirmeye çalışmak yerine, “bana sorarsan böyle davranman daha güzel, böyle davranman beni sevindirir” deyip uzatmadan kapatmak daha doğru olur.

Çocuk çok hoşumuza giden kurallar da söyleyebilir ve beraber kabul ederiz. Ancak aklınızdan çıkarmayın ki, çocuk samimi olsa da, kısa sürede sözünü unutabilir ve canınızı sıkan şeyleri yine yapar. Bu durumda bize düşen, çocuğun her zaman aynı şekilde davrandığını, sözünde durmadığını, aldığınız kararı önemsemediğini düşünmek değil; çocuğun verdiği sözü unutana kadar kararına sadık kalmak için gösterdiği gayreti görmeye çalışmak olur. Çocuğun sözünde durmadığına vurgu yapmak yerine, gördüğümüz kadarıyla gayretini takdir etmek ve onu teşvik etmek gerekir.

Ancak takdir ve övgülerimizi çocuktan bir şey istemek için kullanmamaya da dikkat! “Bak geçen gün ne güzel şöyle yapmıştın, şunu da şöyle yap” dediğimizde, çocuk zamanla kendisine bir şey yaptırmak için onu övdüğümüzü düşünebilir, övgülerimize olan itimadı kırılabilir. Övgü ve cezaların etkili olabilmesi için gerekli kuralları da kitabın ilerleyen bölümlerini işledikçe göreceğiz.

Şimdi gelelim şu çok tartışılan G (Güç) otoritesine. Yazar, ileriki bölümde ispatladığı fikirlerini kısaca özetlemiş. Aynen aktarıyorum.

“Çocuklar G otoritesine saygı gösterir mi? Gösterdiklerini sanmıyorum. İstediğim şeyleri bana yaptırmak için baskı yapan ve güç kullanan öğretmenlere saygı duyduğumu hiç anımsamıyorum. Kendisine sürekli güce dayalı ceza veren ya da vermekle tehdit eden bir yetişkin için iyi düşünen bir genci henüz tanımadım. Çocuklar da yetişkinler gibi güç kullanan kişilerden korkarlar, ama onlara saygı duymazlar. Yoksa neden onlara karşılık versinler, dirensinler, onlardan uzaklaşsınlar, onlara yalan söylesinler ve onlardan nefret etsinler. Yetişkinlerin tüm bunları gençlik deneyimlerinden bildiğini düşünüyorum.”

Güç kullanarak istediğini elde eden yetişkinlere saygı duyduğumu ben de hiç anımsamıyorum. Ama kızgınlıklarımı, nefretlerimi, isyanlarımı çok iyi hatırlıyorum. Nefret öyle bir duygu ki, baskı ve zorlamanın bastırdığı ruh, nefretle kendisine özgürlük ve var olma alanı bulmaya çalışıyor. Maalesef… Ve, baskı ve güç ne kadar aciz iki kuvvet ki, güya çok şeyleri başarmaya çalışırken, evladımızın bizden nefret etmesine engel olamıyorlar. Allah hepimizi korusun.

* Alıntılar “Çocukta İç Disiplin Mi, Dış Disiplin Mi?” isimli kitaptan yapılmıştır. Dr. Thomas Gordon, Sistem Yayıncılık

Bunlar da hoşunuza gidebilir...