Genel

21. Ceza Vermek Uzmanlık Gerektirir

Çocuğa lafını dinletmek istiyorsan vereceksin sopayı, şöyle mi davransam böyle mi diye düşünmeyeceksin, eğitimle falan uğraşmayacaksın diye düşünen ana babalara hitap eden yeni bölümümüz: “Ceza’nın Tehlikeleri ve Yetersizlikleri”

İşin öyle olmadığını, sürekli ceza ve şiddet gören çocuğun çetrefilli kişilik bozuklukları, ahlak sorunları yaşadığını, cezaya karşı verdiği isyankar tepkilerle yetişkinlere hayatı zehir ettiğini göreceğiz.

Hiçbir ana baba çocuğuna zarar vermek istemez tabiî ki ama ödül yönteminin işe yaramadığını gören ana babalar (neden işe yaramadığı önceki yazılarda ayrıntılı işlendi) ceza yöntemine başvuruyorlarmış.

“Cezada psikologların görünüm geçerliliği adını verdikleri bir durum vardır; yani ceza görünüşte işe yarar gibidir. Sürper markette ana/babasının poposuna tığı bir tokadın ardından çocuğun istenmeyen davranıştan vazgeçtiğini herkes görmüştür. Sınıf işinde de öğretmenin cezalandırma tehdidiyle çocukların yaramazlığı, bir süre için bile olsa engellenebilir. Bu nedenle cezalandırmayla tehdit etme ya da cezalandırma, çocukların davranışlarını bir süre için değiştirir. Ancak cezanın işe yaraması ve etkisini kaybetmemesi için bazı özel koşulların var olması gerekir. Ancak anababaların ve öğretmenlerin bu koşulları yerine getirmeleri sanıldığı kadar kolay değildir”

Kitapta ceza vermek, ceza konusunda uzun incelemeler ve deneyler yapan uzman psikiyatrların işidir deniyor.. Onlar özel klinik ortamlarda bazı sorunlu gençlerin davranışlarının değişmesini ceza vererek sağlayabiliyorlarmış. Ana babalar ise ceza konusunda uzmanlık eğitimi almadıklarına göre, cezalarının etkili olabilme şansı yok. Çünkü ceza yöntemi aşağıdaki koşullara her zaman uyulduğu laboratuar benzeri bir ortam ve sürekli denetim gerektiriyormuş.

Koşullar şunlar:

1.Bir kez cezalandırılan davranış her zaman cezalandırılmalıdır.
2.Ceza istenmeyen davranışın hemen ardından verilmelidir.
3.Ceza başka çocukların yanında verilmemelidir. (Verilirse çocuk utanabilir ve cezayı veren karşı saldırgan davranabilir.)
4.Cezalandırılan davranış hiçbir zaman ödüllendirilmemelidir.
5.Çocuklar çok şiddetli cezalandırılmamalıdır. (Şiddetli cezaya çarptırılan çocuklar içe kapanır. Denemekten vaz geçer, okulu terk eder, evden kaçar, takımdan ayrılır, alkol ya da uyuşturucuya sığınır.)

Şimdi bakalım acaba ana babalar ve öğretmenler bu koşulları neden yerine getiremiyorlar?

1.Bir kez cezalandırılan davranış her zaman cezalandırılmalıdır.

Bir gün çok kızgın olduğumuzda cezalandırdığımız bir davranışı mutlu olduğumuz bir gün görmezden gelebiliriz veya fark etmeyebiliriz bile. Çünkü biz ana babalar birer insanız. Öğretmenler de öyle. Aynı davranışı her zaman cezalandırmayız, cezalandıramayız.

2.Ceza istenmeyen davranışın hemen ardından verilmelidir.

Bu durumda ana babalar ve öğretmenler çocuğun kötü davranışına ceza vermek için tetikte bekleyecektir. Çünkü davranışın hemen ardından verilmelidir. Bu durum yetişkinleri garip duruma düşüreceği gibi, mutlaka ceza vermeden geç kaldıkları ve düşünüp tereddüt ettikleri olacaktır.

Ayrıca daha önceki bir yazıda geçtiği gibi, cezayı istenmeyen davranışın hemen ardından verin kuralı ile eğitimcilerin ana babalara yaptıkları “sakın öfkeliyken ceza vermeyin” tavsiyesi çatışır. Hemen ceza vermem için öfkeliyken ceza vermem lazım ama beklersem de ceza istenmeyen davranışın hemen ardından verilmeli ilkesine uyamam. Çelişki..

3.Ceza başka çocukların yanında verilmemelidir.

Bir öğretmen öğrenciyi mutlaka arkadaşlarının yanında cezalandırmak zorunda kalır, bu kurala uyamaz. Ana babalar da bir kere cezalandırılan davranış her zaman cezalandırılmalı kuralını ve hemen ardından verilmeli kuralını uygulayayım derken çocuğu arkadaşlarının yanında cezalandırmak zorunda kalacaktır.

4.Cezalandırılan davranış hiçbir zaman ödüllendirilmemelidir.

Kitapta bir davranışı anne cezalandırırken baba ödüllendirebilir konusunda bir örnek verilmiş. Bizim evden güncel bir örnek vereyim ben de size. Oğlum bebek kardeşinin üstüne plastik havuzu kapatıyor ve çocuğu korkutuyor, ağlatıyor. Ben kızıyorum, sinir oluyorum. Gıcıklık hastası olan ve kendisi de inanılmaz gıcık olan babamız ise, aferin oğlum öğreniyorsun gıcıklığın inceliklerini diye çocuğa iltifat yağdırıyor.

5. Çok sık ve şiddetli verilen ceza çocuğun içine kapanmasına neden olur. Çocuklar çok şiddetli cezalandırılmamalıdır.

Fareler ve başka hayvanlar üzerinde yapılan çeşitli deneylerde, ödül yöntemiyle karmaşık bir labirentte yollarını bulmaları öğretilmiş. Yollarını bulanlara ödül verilmiş.

Daha sonra meraklı bir psikolog, yol bulma sürelerini kısaltmak için labirentteki çıkmaz sokakların başına elektrik akımı yerleştirmiş. Elektrik akımını hissedince ileri gitmeyen fareler, ödüllendirmeye kıyasla daha çabuk yollarını bulur olmuşlar. Süreyi daha kısaltmak isteyen psikolog elektrik akımının şiddetini arttırmış ama sonuç hiç de beklediği gibi olmamış. Şiddetle cezalandırılan fareler denemekten vaz geçip labirentin çeşitli yerlerinde yan gelip yatmışlar.

“Çocuklar ve gençlerde durum farklı değildir. Çok sık ve şiddetli cezalandırılırlarsa, kaçış yolları ararlar. Yeteri kadar büyüdüklerinde evden kaçarlar.”

Bu son maddede geçen cezayı şiddetlendirme üzerinde, Ceza’yı Şiddetlendirmenin Tehlikeleri yazısında duracağız.

Gördüğünüz gibi ceza vermek çok çetrefilli, hem bizim hem çocuğun ruhunu yoran, yıpratıcı riskli bir yöntemmiş… Sonraki yazılarda daha da çok kanaatiniz gelecek.

Uzak duralım..

* Alıntılar ‘Çocukta Dış Disiplin Mi, İç Disiplin Mi?’ isimli kitaptan yapılmıştır. Dr. Thomas Gordon, Sistem Yayıncılık

Bunlar da hoşunuza gidebilir...