Kızım tam 3 yaşında. Onu oyalamak dünyanın en zor işlerinden biri.
2-3 yaş çocuğunu oyalamak, bana sorarsanız 18 aylık herşeyi kurcalayan bir bebeğin peşinden koşturmaktan daha zor. Çocuk 4 yaşını geçince dikkat ve takip melekesi geliştiği için değişik oyunlara, hikayelere faaliyetlere istekli oluyor. (Oğlumdan biliyorum) Ama öncesinde 2-3 yaşta, bir yere uzun süre dikkatini veremediği için faaliyet yapmak isteseniz de, hikaye masal okusanız da çok çabuk sıkılıyor ve tam anlayamıyor.
Hatırlıyorum oğlum (şu an 5 yaş) 2-3 yaş dönemiyken oturup onunla oynamak zaman geçirmek çok gayret sarf eder, her seferinde hayal kırıklığına uğrardım. Yaptığımız faaliyetleri beğenmez, oyunlardan sıkılırdı. Onun konuşma problemi vardı, o yüzden pek anlamıyor zannederdim. Kızım bülbül gibi şakıyan bir çocuk olduğu halde, 3 yaş döneminde o da aynı.
Bunları yaşamak şu çıkarımı yapmama sebep oldu: Yapabileceğinden fazlasını çocuktan beklememek lazım. Madem anlamıyor dikkati veremiyor çocukla birlikte bir şey yapmayalım demek istemiyorum. Çocuğun durumunu bilerek yaklaşmak, yeterliliğine göre bir şeyler planlamak lazım.
Mesela çok dikkat gerektiren ve uzun süren oyunlar ve faaliyetlerle çıkmayalım karşısına. Basit ve çabucak biten, mümkünse çok renkli materyaller, kitaplar, oyun gereçleri seçelim. Ve çocuk sevecek ne güzel vakit geçireceğiz diye kendimizi hayal kırıklığına sokacak bir beklenti içine girmeyelim. Ben sana ne çok vakit ayırıyorum sen yine mutlu olmuyorsun diye çocuğa çatmayalım.
Biz şunları yapıyoruz vakit geçirmek için:
– Genellikle kavramları, renkleri işleyen okul öncesi kitapları ve dergileriyle vakit geçiriyoruz ağabeyimiz okuldayken. Abisine ait anlamayacağı kitaplara da illa bakmak istiyor bazen, onların da resimlerine bakarak yorum yaparak okumuş gibi yapıyoruz.
– En büyük eğlencelerimizden biri oyun hamurları.
– Oyuncaklarla basit oyunlar oynuyoruz. 1-2 yaş oyuncakları ve bazen 3-4 yaş oyuncakları ile.
Çocuk oyuncaklarla oynarken müdahaleci olmak; o daha bitirmeden kulesini hemen bitirmek, şunu böyle değil de böyle yap istersen, bunu buraya koyarsan bozulmaz gibi yönlendirmeler (yani kendimizce masum gördüğümüz yardımlar) çocukta başarısızlık, isteğin kırılması gibi duygular oluşturabiliyor. Mümkün olduğu kadar çocuğu haline bırakmak gerek.
………………………………………..
Geçtiğimiz günlerde bir gün kızım çok sıkılmıştı, gün boyu bunalımda gibi baktı durdu. O gece kendi kendime dedim ki, yarın Zührenur’a çok vakit ayıracağım. Ertesi gün ona epey vakit ayırmama rağmen tıpkı bir önceki günkü gibi sıkılmış görünüyordu, mutlu bir çocuk olmamıştı. Üstelik ağabeyiyle oyunlar da oynuyorlar, yalnız bir çocuk değil. O zaman vakit ayırmanın yanında başka bir şeyler yapmak de gerekiyor galiba diye düşündüm.
Düşündüm kızım en çok annem geldiğinde mutlu oluyor. Pekiyi annem ne yapıyor, onunla çocuk oluyor. Yani görseniz şaşırırsınız kockoca kadın resmen çocuk oluyor. Annem kadar olamasam da (zahmetsiz torun sevgisi değil benimki annelik) ben de çocukla çocuk olmaya gayret edeyim dedim. Gerçekten zor bir iş, ve içten gelerek yapmak gerekiyor:
– En çok merhaba kelimesi işe yaradı. Mesela ben bir odada oturuyorum kızım öteki odada görüyorum abisiyle oyun oynuyor. heyy merhabaaa diyorum el sallıyorum, ay çok seviniyor. Dünyalar onun olmuş gibi el sallıyor. Evin içinde yanından geçerken merhabaaa diyorum.
– Şaka yollu laf oyunları had safhada. Mesela anne bana havuç ver diyor, havucu hazırlıyorum vereyim miiiii, vereyim miiii diyorum. Elini uzattıkça çekiyorum falan. Epey oynadıktan sonra veriyorum.
– Kendi kendime çocuk şarkıları söylüyorum. En çok Ali Baba. O da eşlik ediyor.
– Çoğu zaman aynı kızımın şirin konuşmasını taklit ederek konuşuyorum. Kızımın yanında çocuk gibi hareketler yapıyorum.
Cilve gibi küçük oyunlar yani, çok işe yarıyor. Bazı çok neşeli insanların normal yapısı böyle oluyor ya şaşıyorum onlara.
Böyle neşeli, ses yapan, bir havuç verme işini bile oyun haline getiren bir anne olmak zor ama çocuğun o bunalımı hali gitti biraz bunlardan sonra.