Bebek çocuk EĞİTİM OKUL

Çocuk dostu olmayan zihniyet

Kosova’da yaşayan bir arkadaşım, geçenlerde bir yazışmamızda orada herşeyin çocuk dostu olduğunu yazdı.

Restoranı, parkı bahçesi, kültürel etkinlik alanları ve daha bir çok sosyal mekanında… Çocuklar düşünülmüş, aman rahat etsinler mutlu olsunlar diye bir kaygı taşınmış öyle tasarlanmış.

Her senenin bir kısmını Kanada’da geçiren kızkardeşim de aynı şekilde, orada çocukla yaşarken pek zorluk çekmediğini, anne çocuk olarak katılabilecekleri, devletin sağladığı bir çok ücretsiz etkinlik – oyun grubu olduğundan söz ediyor.

Türkiye’de ise bunlar çok az ve o az olanlar da çok pahalı.

Yani toplumun çok az bir kısmının ulaşabileceği lüks kategorisinde. Çocukla birlikte oyun grubuna katılayım diyorsun, 2 saati 150 TL ! Oyun oynamak için, bu kadar para?

Benim Tükiye’de çocuk dostu olarak gördüğüm en önde gelen kurum IKEA. Yine yabancı eli var yani.. Hem gezip dolaşırken çocuklara hitap edebilecek şeyler düşünmüşler, ki ona bile gerek yok çocuk zaten etraftaki bin bir türlü eşyayla ilgilenirken oyalanıyor. Hem de yemek alanında küçük çocukları görerek yiyebileceğiniz bir oyun alanı tasarlamışlar.

Bizde çocuğu eğlemeyi düşünmeyi bırak camide bile sorun olarak görülüyor çocuklar. Konferansa, seminere, restorana, sohbete, çarşıya, pazara herhangi bir yere gittiğinde, öf şu çocuklar, öf şu bebek arabalılar diye bir ton laf işitiyorsun.

Yaz gelince mümkün olduğu kadar piknikten eve gelmeyen bir aileyiz, fakat hayat her zaman oralarda geçmiyor. Ki kış da çetin.

Bence asıl sorun Türkiye’de çocuk dostu yapıların ya da tasarımların yaygın olmaması, bu konularda çok düşünmemiş olmamız filan değil. İstesek yaparız.

Asıl sorun çocuklara bakış açımız. Çocukları hep sorun olarak görmemiz, ya da böyle görülmesine alışmamız.

Eh artık restoranlarda oyun odaları yaygınlaşmaya başladı fakat hem çocuğun hem ailenin sakin olduğu bir zaman dilimi için illa restorana gidip para ödemek zorunda olmamalıyız.

Bir çok ciddi konuda hamiyetli olan yetkili insanlara, anne ve çocukların hayat kalitesini arttırmak için birşeyler yapalım diye söz açtığınızda, bu konulara insanı yoran fazlalık konular olarak baktıklarını anlıyorsunuz. Aman uzak dur benden dercesine bir daha ulaşamadığınızı görüyorsunuz.

Şiir gecesi, konser, tiyatro, fuar, konferans, panel, etkinlik gibi puan toplatan, göz dolduran ve 2 saatte sona eren, fuarsa olmadı bir haftada bitip gidecek programları hazırlamaya ise kimse üşenmiyor.

Geçenlerde İstanbulumuzun nadide bir ilçesinde bu konuda yetkili olan birine, biraz tanıdık diye bu konudan söz etmeye çalıştım. Aslında bir grup arkadaşla yapacağımız oyun grubu için mekan ricama evet demişti. Böyle etkinliklerin daha yaygın olması lazım, isterseniz bu konuyu karşılıklı konuşalım ve bir proje hazırlayabiliriz dedim.

Aklımda devletin bir dünya vergiyle yaptırdığı bir dünya kültür merkezi ne yapıyor sorusu vardı? Hafta içi çoğu saat sinek avlıyor buralar. Giriyorsunuz, bir sürü oda, boş alan, gösteri salonu. Pırıltı var, herşey yepyeni. İyi bir niyetle ciddi bütçe ayırılmış. Görevliler, şunlar bunlar. Ama atıl. Çünkü bina yapmakla iş bitmiyor.

Olamaz mı yani, çok ağzımıza sakız ettiğimiz batı ülkeleri gibi sağlık ocakları vasıtasıyla anneleri haberdar edip, oyun grupları etkinlikler yapamaz mıyız? Haftasonları 1 saatlik şarkılı, gürültülü kıytırık tiyatorlar ya da sinemalar haricinde bir şey düşünemez miyiz? Bunları anlatacaktım.

Ne mi oldu, iletişim koptu, bir daha kendisine ulaşamadım. Eşim anne grubumuza mekan ayarlama işi için defalarca telefonla aradı, olmadı.

Neden?

Bilmiyorum.

Aslında tahmin ediyorum.

Çünkü Türkiye’de çocukların dünyasına, gelişmesine, psikolojisine ve onları yetiştiren annelerin hayatına bu kadar yatırım yapmak gereksiz!

Bunlar böyle ağzımızın kenarıyla ‘o konular mı yea, çoluk çocuk konuları mı yea’ diye küçümseyerek konuşacağımız konular. Asıl önemli konular başka.

Geleceğin insanlarını düşünmek mühim değil ama onların başında 4 sene durma ihtimali ortaya çıkmış milletvekili adaylarını gündem yapmak çok mühim. Gündem mühim, siyasette bir yerlere gelmek ve ses getiren, göz boyayan işler yapmak mühim. Ya da entellektüelce şeyler yapmak ya da yapıyor gibi görünmek mühim.

Siyasette bir yerlere gelmek gibi bir düşünce olmasa da birilerine laf yetiştirmek çok mühim, sahada olmak mühim.

Arka planda fikir isteyen projeleri düşünenler nasıl olsa vardır, olmalıdır, yoksa da onların suçu değildir.

Olmadı bu konuları da Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları düşünsündür.

Düşünme, üretme, atılma,  risk alma işinde ise yokturlar.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...