Genel

Ne Kadar Çok, O Kadar Kötü


Çocukların ekran karşısında durduğu saatlerin miktarı kadar, ekran karşısında ne yaptıkları da önemli.

Ne kadar ilginç ki, ne yaptıklarını da genelde “ekran karşısında ne kadar durdukları” belirliyor.

Diyelim çocuğun oynadığı bir oyun var. Eğer bir gün içinde sınırlı süresi varsa, ancak o oyunda bir kaç level ilerleyebiliyor, fazla geliştiremiyor kendini. Belki aylar sürüyor iyi oynar hale gelmesi.

Sınırsız oynayan bir çocuk ise oynaya oynaya o oyunun sonuna gelmeyi, başarıyla bitirmeyi çok kısa sürede öğreniyor.

Peki ya sonra ne oluyor? Çocuk sürekli yeni oyun arayışına giriyor ve vasat oyunlar tükenince, heyecan arzusunu en çok tatmin eden şiddet içerikli oyunlara yöneliyor.

2 ay önce bir bayram ziyaretimiz sırasında misafir gittiğimiz evlerden birindeki 8 yaşındaki çocuğun, odasının girişine astığı kağıttan korktum biliyor musunuz?

Ben koskoca yetişkin, korktum.

Elinde tabletle yaşayan çocuklardan biri o da.

Kağıda, “içeri sakın kapıyı çalmadan girmeyin, izin isteyin yoksa ölürsünüz” yazmış.

Ve korku filmlerinde olduğu gibi psikapatça gülen bir kız çocuğu çizmiş. Kız çocuğunun elinde bıçak var ve bıçaktan kan damlıyor. Damlaların yanına da “ölürsünüz” yazmış.

Ve bu iğrenç sırıtan kız çocuğundan bir A4 büyüklüğündeki kağıda irili ufaklı bir sürü çizmiş. Elinde hep aynı bıçak var ve damlaların yanında da hep “ölürsünüz” yazıyor.

Bunu sen mi çizdin diye sordum, gülümseyerek kafa salladı.

Sanmayın ki cadaloz, yaramaz, böyle gözlerinden şiddet fırlayan bir çocuk.

Her zaman sessiz sakinliğiyle dikkat çeken, en ufak bir sorunuza içinizi eriten bir gülümsemeyle cevap veren, nazik, güzeller güzeli bir kız çocuğu bunları çizen.

Benim için tam bir şoktu yani.

Ya bu çocuk ne izlemiş, ne yapmış da, resimde kendini böyle ifade etmiş diye düşündüm durdum.

Oturduğumuz sitedeki “tabletliyle bütünleşmiş çocuklar” arasında da bir korkunçluk modası almış gidiyor.

Hangi oyun daha korkunç, ben bir oyun buldum böyle korkuncu yok filan şeklinde tasvirler gırla.

Bizim çocuklar o korkunç oyunları oynamayı bilmiyor diye “dışlanıyorlar”. Hatta bırakın oynamayı bakamıyorlar bile. Oyun konusunda dışlansınlar yeter ki diyorum, mutlu bile oluyorum.

Karakterlerin birbirini öldürmesi vurması zaten hep var, bazı oyunlarda insanların bacağını kesme sürükleme falan varmış, eşim söyledi.

Oğlum günlük oyun saatini Pes2013 (futbol oyunu) oynayarak geçirirdi. Dün yeni bir oyun yüklemek istedi, baban baksın akşama dedim.

Eşim baktı, izin vermedi. Bu oyun değil çocukları sapık yapmak için çıkarılmış bir şey sanki dedi.

Korkunçluk artı, cinsellik işleniyor. Oyundaki kadınların bakışları, duruşları, kıyafetleri kesinlikle bir çocuk için çok dehşet.

Bu oyunların oynanması çocuklar arasında çok normal karşılanıyor, bunları bilmeyen çocuklar garipseniyor.

Anne babalar da gayet olağan buluyor tabi.

Evet bazı yetişkinler asla çocuğuna şiddet içerikli oyunlar oynatmıyor. Ama hiç bir şekilde süre kısıtlamadığı gibi, oyunların içeriğini de hiç dikkate almayanlar çok daha fazla.

Bu gidiş nereye bilmiyorum.

Ekran sürelerini kısıtlamak değil kısıtlamamak zarar derken link verdiğim Steve Jobs ve teknoloji CEOlarından söz eden yazıya baktıysanız, çocuğuna katı ekran kısıtlaması getirmeyenlerin bile asla yatak odasında izin vermediklerini, yani çocukların kendi bireysel odalarında bilgisayara, tablete müsade etmediklerini okumuşsunuzdur.

Şurası kesin ki, çocuk ekran karşısında çok fazla durunca ve özellikle de yalnızsa, normal şeyler onu kesmemeye başlıyor.

Heyecan aramak için, ya daha fazla şiddet içerikli oyunlara yöneliyor, ya da biraz daha ileri yaşlara bile varamadan pornografiyle bir şekilde tanışıyor.

Çocuklarımızın ekran kullanım sürelerine, bir de bu açıdan bakmamız lazım.

Ne kadar çok ekran karşısında kalırlarsa, o kadar kötü şeylerle tanışıyorlar.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...