Genel

Saçlarım Beyazlamış Arkadaş


Hamilelikte saçımı boyamıyorum. Dip boyam çoktan geldi geçti. Yarısı başka yarısı başka durumdayım şu an.

Kendi saç rengime epey bir yabancılaşmışım. Aa benim saçım böyle miydi diye şaşırdım epey.

Bir de aradaki parlaklıklara.

Aynaya bakarken saçımın içinde parıldamalar gördüm. Işıktan mı parlıyor ne diyerek biraz kendi kendimi kandırmaca yaptım ama iyice yaklaşınca gerçeği idrak ettim.

2-3 beyaz tel ön tarafta, bir kaç tane de arkada göze çarpıyor.

Aklıma Hz. Ömer geldi.

Hani adam tutmuş bilirsiniz. Adam her gün gelip kendisine “Ya Ömer ölüm var” dermiş.

Sonra bir gün adama “Artık gelmene gerek yok, çünkü saçımda beyaz tel çıktı. Artık saçımdaki beyazlar bana ölümü hatırlatıyor” demiş.

Ölüm tatsız bir konu tabi.

Nasıl tatlı olsun ki?

Ruhun gidiyor, tepkisiz bir beden olarak sessiz sedasız savunmasız yatıyorsun. Artık yeryüzüyle ilgin kalmıyor.

İnsanlar seni toprağın içine bir an önce koymak, saklamak istiyor haklı olarak.

Yoksa kokuşmaya başlıyorsun.

Nasıl bir zillet…

Tenine berraklık veren ruh varken öyle değildin. Duyguların, hayallerin, aklın, düşünmen vardı.

Bir anda hepsi gitti ruhunla beraber.

Orada sadece et ve kemik yığını kaldı.

Saçımdaki beyaz, vücudumun çürüyüp dağılacak et ve kemikten, böyle“değişken yapıda” maddelerden olduğunu anlattı bana.

Unutma, bir gün et ve kemik yığını olarak bir yere uzanıp kalacaksın dedi…

Peki, bunu hatırlatmak güzel miydi çirkin mi?

İyi miydi kötü mü?

Yani kendime bırak bu tatsız düşünceleri, hayat ne güzel ölümü düşünme şimdi mi demeliyim?

Yoksa, gerçeklerden kaçma düşün mü demeliyim?

Ben kendi kendimi ikna eden cevabı şöyle buluyorum.

Evet bir gün et ve kemik çuvalı olarak bir yere yığılacağım.

Ve fakat, et ve kemiği çıkarınca geriye kalan ne varsa ruhumla bereber olacak, kalacak.

Şu dünyadaki sevgilerim, üzüntülerim, acılarım, tatlı anlarım, iyi kötü anılarım, düşünce dünyam, şefkatim, nefretim, bakış açım, kabiliyetlerim.

Onları bu dünyada ne seviyeye getirdiysem öyle kalıp ruhumda bakî olacaklar.

Ve yaptıklarım, birinin kalbini mi kırdım, birine haksızlık mı ettim, ya da birini sevindirdim mi. Duyarsız mı oldum, görmezden mi geldim, ya da insaflı mı oldum bazı zamanlar.

Alemlerin Yaratıcısı’nın sözlerini beğenmeyip, kendi minik aklımın ve kibrimin peşinden mi gittim. Ona karşı büyüklük mü tasladım.

Hiç gereği yokken küçük gördüğüm insanlara burun mu kıvırdım.

Bedenim öldüğünde, ruhum tüm bu yaşadıklarını adı gibi biliyor olacak.

Ve eminim pişmanlıkları olacak. Şunları keşke şöyle yapsaydım, ölümün bu kadar kesin olduğunu düşünseydim de buna da dikkat etseydim diyecek.

Keşke bu konuda böyle karar vermeseydim, şöyle düşünmekle ne kadar hata etmişim. Aslında ölümü düşünmüş olsam bunları yapmazdım, sonunda ölümün olduğu bir hayatta bunlarla uğraşmaya değmezmiş diyecek.

Ve daha nice nice pişmanlıklar.

İşte bu pişmanlıkları azaltmak için, ölümün çok yakın bir gelecekte geleceğini hatırlamak iyi bir şey gibi geliyor bana.

Hani yarın başınıza çok kötü olaylar gelecek olsa, yapacağınız bazı şeylere çok pişman olacak olsanız. Geri dönüşü olmayan ciğer yakan şeyler yapacak olsanız.

Ama biri size bir gün önceden bak yarın böyle olacak, dikkat et dese. Sen şöyle yapacaksın ama onun böyle vahim bir sonucu olacak diye uyarsa.

Böyle düşünmemiştim deyip, pişman olacağınız şeyleri yapmasanız ve sonra o kişiye iyi ki, iyi ki beni uyarmışsın deseniz. Sana minnetdarım deseniz.

Ki hepimiz içtenlikle deriz sanırım.

İşte ölümü hatırlatan işaretçileri o kişi gibi görüyorum, bana iyilik eden birer kişi gibi.

Tatsız bir konu olmaktan çıkmıyor belki ölümle ilgili konular ama, benim pişmanlığımı azaltacaksa dinlemeliyim aslında o işaretleri diyorum. Peşlerinden gitmeliyim.

Bir gün kemik yığını olarak bir yere yığılacağımı, ruhumun kazandıklarıyla hayatta kalacağımı hatırlatan her işaretçi bana iyilik ediyor diyorum.

Ölümü unutunca insan, ebediyen burada kalacakmış gibi hissediyor. Hayattaki küçük şeylere gereğinden fazla değer veriyor ve çok hata yapıyor diyorum.

Aşırı bir tavır gibi gelen, Hz. Ömer’in tavrını anlıyorum. Pişmanlığını en aza indirmek istiyor.

Tatsız bir konuyu nasıl her gün hatırlamak istiyor diye şaşmıyorum.

Ölümü hatırlamanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biri olduğunu biliyor.

İnşallah bizler de bilebiliriz.

Saçımdaki beyaz telleri görüntü ve estetik olarak sevmesem ve doğumdan sonra hemen kurtulmak istesem de.

Bana hatırlattıklarını sevdim.

Bana iyilik edeni severim çünkü.

Herkes gibi.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...