Genel

Şehitleri Neden Öldürüyoruz?


Çok acı olaylar yaşıyor, zor günler geçiriyoruz. Acı haberleri duyan her annenin yüreğine kor düşüyor eminim.

Kor, evet yakıyor.

Ancak yüreğimizdeki koru daha da büyüten dayanılmaz hale getiren aslında bakış açımız.

Ölen askerlerimiz ya da vatandaşlarımız için artık herşey bitti. Bu dünyadan onurluca gittiler ama doya doya yaşayamadan gittiler.

Onlar bizim kahramanımız, onları asla unutmayız ama onlar artık yaşama şansını kaybetti. Gençliklerinin baharında göçtüler.

Onlar hakkında kurulan hayaller de, planlanan gelecek de yok oldu.

Şu yazdıklarım, medyanın dilini ve malesef çoğumuzun bakış açısını yansıtıyor.

İnsan bu dünyaya “dünyada iyi yaşamak” ya da “güzel bir hayat geçirmek” amacıyla mı geldi de, bunları gerçekleştiremeden ölünce birşeyleri yaşayamadan gidiyor?

Bu yazıyı okuduktan sonraki ilk su içişinizde boğazınızdan geçen suyun gerçekliğini hissetmeye çalışın. Bilin ki, o an hissettiğimizden daha yoğun ve gerçek hislerin olduğu bir dünyaya gittiler şehitler.

Güneşin ışıklarına bakın. Gözünüzü kamaştırdığını hissedin. Bu hissin çok daha gerçeğini yaşayacakları bir yere gitti onlar.

Onlar öldü, toprağın altına karanlık perdesi altına girdi, biz herşeyin güzel güzel yaşandığı asıl dünyada gerçek hayata devam ediyoruz mu zannediyoruz?

İşin aslı olan, tüm ölüler bizden bir adım öne geçmiş, biz geride kalmışız gerçeğini dünyaperest zihinlerimize bir söyleyelim. Hele şehitler, onlarınkine öne geçmek denmez. Onlar ölüm hissi nedir bilmeden, berzah alemine uğramadan özel muameleyle farklı bir boyuta geçtiler.

Ölen her insan öldüğünü biliyor, öldüğü ona hissettiriliyor. Anne karnında bekler gibi, belirsiz ve ara bir alem olan”berzah alemi”ne geçiyor. Haşre kadar.

Ama şehitler öyle değil. Onlar herşeyi doya doya yaşadıkları canlı bir aleme geçiyorlar. Ve Allah’ın en büyük lutfu, şehitlere öldükleri bildirilmiyor, hissettirilmiyor. Dünyadaki hayatlarına devam ettiklerini zannediyorlar.

Ne ilginç değil mi, bizim en çok üzüldüğümüz şey onların hayatına devam edememesi. Aslında rahmeti sonsuz Yaratıcımız onlara hayatlarını devam ettirdikleri bir alemi yaşatıyor.

Bunlara inanmak istemeyenler olabilir. Ama aklın yolu birse, makul olan inanmak. Gözümüzle gördüğümüz insanı yaratan Allah, gözümüzle gördüğümüz gibi insanların canını alan Allah, bütün bu gerçekliklere bizi şahit kılan Allah, ben şehide öldüğünü hissettirmeyeceğim demişse, ki demiş, bunu yapamaz mı? Bunu yapmaya kudreti yetmez denilebilir mi?

Şehidi diğer ölüler gibi berzah alemine göndermeyeceğim demişse, bunu yapamaz mı?

Elbette yapar, kudreti elbette yeter. Gözümüz önünde hayat ve ölüm gibi bu kadar icraatını gördüğümüz Yaratıcı’nın bunu yapamayacağını düşünmek, akla ters olandır.

Evet üzülüyoruz şehitlerimiz için, elbette. Üzülmemek elde mi? Ama gelin, şu dünya hayatının, sonra geçeceğimiz hayatlara göre rüya gibi bir alem olduğunu biraz idrak etmeye çalışalım. Tüm hayat, bu dünya hayatından ibaretmiş gibi hadiseleri anlamlandırıp, acılarımızı arttırmayalım.

Düşmanlarının dahi tasdikiyle, hayatında hiç yalan söylememiş Peygamberimiz(SAV) diyor ki; “Bütün insanlar uykudadır, ölünce uyanacaklar.”

Hani bazı rüyalar görürüz de, ne kadar gerçek gibiydi deriz ya. Rüyanın içinde gördüklerimizi en gerçek gibi algılarken, uyanınca nasıl anlıyoruz ki o gördüğümüz en gerçek değilmiş. Aa rüyaymış diyoruz.

İşte, aslı astarı rüya gibi birşey olan bu dünya için bu kadar hırslanıp, şehitlerimiz için de dünyanın en kötü şeyi başlarına gelmiş gibi üzülmeyelim.

“Allah yolunda öldürülenler hakkında ölü demeyin. Bilakis, onlar diridirler, fakat siz bunun farkında değilsiniz.” Bakara, 154

ayetine kulak verelim, dinleyelim ne diyor?

Şehitlere ölü dememek konusunda bizi açıkça uyarıyor. Aslında onları ölü statüsüne koymamak gerektiği konusunda da bilgi veriyor. Onlar diridirler fakat sizin buna şuurunuz yoktur diyor.

Bugünlerde şehitlerin ölmediği konusundaki şuurumuzu ne kadar arttırabilirsek o kadar iyi. Bu yazı da bu gayeye hizmet eder inşallah.

Yapmazsak, şehitleri kendi gözümüzde öldürürsek, onlara birşey olmaz. Biz kendi ihtiyacımız olan hakikatleri kendimiz için öldürmüş oluruz sadece. O zaman, birşey zannettiğimiz bu dünyadaki hayat kalitemiz de gerçekten düşer ve acılarımız artar, ümidimiz azalır.

Oysa, imanımızdan çıkan her hakikat acıları ümitlere çeviriyor. Çünkü rahmeti sonsuz Yaratıcımız, olayları biz acı duyalım diye yaratmıyor, yüce kitabımızda defalarca dediği gibi, düşünüp akledelim diye yaratıyor.

“Şehitler ölmez” lafı, “onlar kalbimizde yaşıyor” anlamında bir mecaz değil.

Onlar gerçekten yaşıyor.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...