Şunun gibi çeşitli eğitim ve seminer duyurularına iyice aşina olduk:
Nokta nokta eğitimi,
Bu eğitim şu şu farkındalığa kapı aralayacak,
Kontenjan sınırlı acele edin, bilgi için şu numarayı arayın.
Kontenjanın sınırsız olma ihtimali zaten yoktur ama o cümle yazılır oraya. Acele etmezseniz kontenjan dolar duygusu oluşursa ‘biraz düşüneyim’ veya ‘sonra bakarız’ demeden hemen kayıt olmaya çalışırsınız. Sağ olsunlar var olsunlar eğitimlerle bir derdim yok, eğitim güzeldir.
Bugünlerde beklentilerimizi değiştirme eğitimi gibi birşeyde olduğumuzu düşünüyorum hep birlikte. Kontenjan hiç sınırlı değil. Biraz düşüneyim ya da sonra katırılım ihtimalleriyse zaten yok.
Gündelik ev işlerimizi planlıyoruz ama alıştığımız periyotlarla ilerlemiyor. Çocuğun online dersine bağlanma sorunu yaşıyoruz, bazen ses gelmiyor, bazen ses gitmiyor, bazen bağlantı pat diye kopuyor falan. İşler bitmiyor hatta ilerlemiyor bile. İşlerin biteceğine dair beklentimizi değiştirmeyi öğreniyoruz. Ya da öğrenemiyoruz. Eğitime katıldığımız halde, duyduklarımızı içselleştirerememek ve kabullenememek de mümkün mü mümkün.
Gündelik işlerin bitmeyeceğini öğrenmemiz mi gerekiyordu peki? Evet gerekiyordu, çünkü biteceği beklentisi hayatımızda varla yok arası bir yer kaplamalıyken neredeyse bizim yaşama tutunma sebebimiz olmuştu. Yaşama başka bir şekilde tutun, bunları yapamadığında da seni hayata bağlayacak duyguyu bul, hadi bunu öğren diye bir şefkatli ses duyuluyor şu an tüm dünyanın üzerinde.
Hayatımızı iyileştirmeye sebep olan şeylere bile vakit ayıramıyoruz. Eşyaları sadeleştirme ya da spor bana iyi gelen aktiviteler örneğin, herkes için farklı olabilir. Ama kahvaltı, çocukların ve benim online derslerimiz, öğlen oldu yine acıkıldı, hadi akşama eriyoruz akşam yemeği, çay derken gece oluyor. Bize iyi gelen şeylere vakit ayırma beklentisini değiştirmeyi öğreniyoruz. Ya da öğrenemiyoruz. Eğitime katıldığımız halde, duyduklarımızı içselleştirerememek ve kabullenememek de mümkün mü mümkün.
Bizi iyi gelen şeylere vakit ayırmaya dair beklentimizi değiştirmemiz mi gerekiyordu peki? Evet gerekiyordu, bize iyi gelen şeyler hayatın daha da güzelleşmesine neden olan birer eklenti olmalıyken, bunlar hayatımızı güzel olarak anlamladırma sebebimiz olmuştu. Hayatını başka bir şekilde güzel bul, hayatındaki en derin güzelliği bul, hadi bunu öğren diye bir merhamet eli okşuyor şu an başımızı.
Sağdan soldan bilmemkim korona olmuş, bilmem kim vefat etmiş haberleri alıyoruz. Bu yıl şubat tatilini nasıl geçireceğiz, şunu mu yaparız bunu mu ya da yaz tatilinde şuraya gideriz gibi planlar aklımıza gelmiyor. Bakalım korona geçecek mi diyoruz. Hatta bakalım o zaman yaşıyor olacak mıyız diye de düşünebiliyoruz. O zamana yaşayacağımıza dair beklentimizi değiştirmeyi öğreniyoruz. Ya da öğrenemiyoruz. Eğitime katıldığımız halde, duyduklarımızı içselleştirerememek ve kabullenememek de mümkün mü mümkün.
Bir kaç ay hatta bir kaç hafta sonrasında kesin yaşıyor olmaya dair beklentimizi değiştirmemiz mi gerekiyordu? Evet gerekiyordu, bedensel hayatımızın devam ediyor olması, hayattan alacağımızı aldığımız ve doyduğumuz anlamına gelmiyordu. Ama biz bedensel yaşam elimizden alınırsa herşey alınmış olur sandık. Bak o bedensel nefesin sarılıp boğulabilmesi ne kadar kolay, ölünce bile ‘yaşıyorum’ dedirtecek bir nefes bul kendine diyor Biri. Hikmet eliyle kalp masajı yapıyor bize. İlgiyle, dikkatle, istekle, şefkatle. Hayatımızı kurtarmaya çalışıyor, hadi hayata geri dön diyor.
Bazı şeylere yanlış anlam vermede biraz fazla ileri gittik sanırım, sınırları geçtik. Böyle bir eğitime girmemiz uygun görüldü. Bu sadece beklentimizi değiştirme değil, ne bekleyeceğimizi ve nereden bekleyeceğimizi anlama eğitimi gibi.
Hepimiz bir şekilde katıldık.
Bunun böyle olduğunu anlamazsak eğer, şefkati, merhameti ve düşünülmeyi hissetmeden sadece engellenmeyi, sadece nefessizliği hissetmiş olacağız.
İyi ki bu engellenme bu zorluklar, değişim için. Hem de çok güzel bir değişim için.
Çok şükür.